18 Ağustos 2010 Çarşamba

BLOGUMU TAŞIDIM

Uzun zamandır bu blogumda sorun vardı.Yeni arkadaşlarımı ekleyemiyordum.Foto eklerken sorunlar yaşıyordum.Uzun uğraşlar sonucunda blogumu başka bir adrese taşımayı başardım.
Bundan böyle yeni blogumuz www.damlamvekaryam.blogspot.com adresinde.
Yeni blogumuza bu adresten ulaşabilirsiniz.Şimdi yeni düzenlemelerimi yapmam lazım.Bana kolaylıklar dileyin.

5 Ağustos 2010 Perşembe

TASLAK KISMINI GÖREMİYORUM

Blogumda sorun var.Şablonumu değiştirdiğimden beri sanırım bu sorun var.Taslak kısmını göremiyorum dolayısıyla da yeni arkadaşları ekleyemiyorum listeme.Ne yapmalıyım bir fikri olan var mı?

29 Temmuz 2010 Perşembe

BEBEK KURT

Bir gün evde barbunya ayıklanıyor.Karya çok ısrar etti yardım etsin diye.Babaannesi önüne bir avuç barbunya koydu.Al bunları ayıkla diye.Karya'nın eline aldığı ilk barbunyadan bu minik kurtçuk çıktı.Ve kızım o kadar sevdi ki minik arkadaşını.Bende dayanamayıp bu anı ölümsüzleştirmek istedim.İşte Karya ve arkadaşı bebek kurt..

27 Temmuz 2010 Salı

RÜZGAR DENİZ'LE TANIŞMA

Sevgili kuzenim Müşerref'in yakışıklı mı yakışıklı oğlu Rüzgar Deniz.Annesinin meleği..Çok güzel değil mi?Allah analı babalı büyütsün ve sağlıklı uzun ömürler versin oğluşa.Buradan tekrar Müşerref ve Bülent çiftinin de anne ve baba oluşunu kutluyorum.Biraz geç kalınmış bir yazı ama kusura bakmayın lütfen..Biz Rüzgar doğar doğmaz gidemedik görmeye.Rüzgarın kışın doğması, kızların kusma sorunun olması gidişimizi engelledi maalesef.Ama mümkün olduğu kadar erken bu kusurumuzu affettirmeye çalıştık.12 Haziran'da ziyaretimizi gerçekleştirmişiz. Yolda giderken sürekli mola verdik kızlar kusmasın diye.Yarım saatlik yolu iki saatte aldık neredeyse.Satıcıların önünde durduk.Taze meyveler aldık, yedik.Bir yerlerde oturduk çay içtik.Ama sonunda kızları kusmadan getirdik Müş teyzenin evine.
Karya Rüzgar'ın salıncağını görünce kendi salıncağını hatırladı ve illaki binmek istedi.
Damla'm kuzum...Salıncağa binmek için sırasını bekliyor bebeğim..
Biz oradayken birden yağmur başladı.Ama ne yağmur.Ve yağmurun ardından çıkan gökkuşağı.Belli belirsiz çıkmış fotoda.
Ve sevgili Bülent'in çok maharetli olduğu konu.Çiğ köfte.kendisi Tarsus'lu olduğu için çiğ köftenin kitabını biliyor ve çok ama çok lezzetli yapıyor.Sağolsun bizim içinde üşenmedi yaptı..Bizde afiyetle yedik..

23 Temmuz 2010 Cuma

TİRE GEZİMİZ

Tatilimizin bir gününde Tire'ye gittik.Tire İzmir'in güzel ilçelerinden biri.Bizim gidiş maceramız bir tuhaf oldu ama mutlaka anlatmalıyım.Gecenin saat 23,30'u.Kızları yatırmışız ve sohbet ediyoruz.Bu arada M.İzmir'in yerel kanallarından biri olan Yeni Asır TV yi açmış izliyor.Hakan'ın Otobüsü diye bir program var ve Tire'yi tanıtıyorlar.Hatta Tire'de bulunan Şelale Değirmen Restoranı.Birden hepimizin gözü TV ye kilitleniyor çünkü öyle güzel görüntüler ki.Muhteşem bir sofra görüntüsü bizi kalbimizden vuruyor ve aynı anda yarın Tire'ye gidiyoruz sözleri dökülüyor ağzımızdan.Hatta aç olsak mutlaka gecenin o yarısı yola çıkacağız o derece yani.Ertesi gün öğleden sonra yola çıktık.Ve bulduk aradığımız yeri.Cennet bahçesi gibi mükemmel bir yer.Her yer yemyeşil.Sular akıyor, ördekler,kazlar hindiler falan var.Kızlar bayıldı zaten buraya.
Yukarıda restoranın sahibi Mehmet Bey ve benim yakışıklı kocam ile kül kedisi kızım.Mehmet Bey bize restoranın tarihçesini de anlattı.Aslında değirmen olan bu yer büyük büyük dedelerinden kalmaymış.Zamanla restore etmişler ve bu hale getirmişler.Bize fotolarınıda gösterdi ama ben çekmeyi akıl edememişim nedense.
Bu tatlı teyzenin adı Münevver Teyze(yanlış hatırlıyor olabilirim inşallah doğru hatırlamışımdır) Münevver Teyze Mehmet Bey'in annesi.Çok güzel kabak çiçeği dolması yapıyor.Fotoğrafını çekmek isteyince dur dolma doldururken çek beni dedi.Çok tatlı maşallah.Allah sağlık sıhhat versin Münevver teyzeye.
Bunlarda oradaki balıklar.Bir sürü balık var.Ve hepsi atılan ekmekleri nasıl yiyorlar anlatamam.Kızlar balıklara ekmek atıp onların karınlarını doyurmaya bayıldı tabi söyelemeye bile gerek yok.
İçilebilir kaynak suyu.Buz gibi ve tadı nasıl güzel.Anlatılmaz içilir...
Buda havuzda serinlemeye adım atmaya çalışan ördek.Biraz nazlandı atlamak için ama sonunda başardı.Yalnız bu ördeklerden bir tanesi çok cılızdı.Aşağıdaki havuzda kendince gezmeye çalışıyordu.Sonradan bizim Ceyar adını taktığımız kafasında beyaz lekesi olan başka bir ördek geldi ve hayvancağızı öldürmeye teşebbüs etti.O kadar edepsizdi ki.Zor aldılar cılız ördeği ağzından.Vallahi az kalsın öldürüyordu hayvanın boynunu bir ısırdı.Biz şokta nasıl olur acaba diye.
Kızlar balıklara ekmek attı ve ekmeğin devamını istiyorlar.Ama elimizde ekmek kalmadı.neyse ki garson abiler kızları kırmadı ve ekmek getirdi sürekli.Benim minikler de balık beslemenin keyfini yaşadı.
Bu da Tire'nin meşhur tatlısı.Karadut reçelli lor tatlısı.O kadar güzeldi ki.Son lokmada foto çekmek aklıma geldi.Hakikaten tadılması gereken bir lezzet.Bir kere acaip hafif.Kesinlikle baymıyor insanı.Hep yemeği istediğim ama bir türlü kısmet olmayan tatlı.O kadar beğendim ki evde de kendim yapmak istedim.Bunun için tatlı lor aldım ama maalesef karadut reçeli koskoca İzmir de bulamadım.Keşke gelirken Tire den alsaymışım diye hayıflanıyorum şimdi.Ama o tada yakın bir tadı böğürtlen reçeli ile de yakalayabileceğimi düşünüyorum.Deneyip başarılı olursam anlatırım.
Buda çalılıkların arasında kaybolmak isteyen tavuk olmak üzere olan civciv.Bir ara kucağımıza alıp sevdik.
Uzaktan oturduğumuz yerin görüntüsü.Süper değil mi?
Kuzummmmm....Canım kızımmmm...
Neredeyse zamanın büyük büyük bir bölümünü suyun içinde oyalanarak geçirdiler.Tabi bunun getirisi gece yatağa işememiz oldu.Hemde ikisi birden.Su baya soğukmuş ama.İyi ki çişle kurtardık diyorum şimdi.
Ve çakıl taşları ile de oynadık.Taşları suya atmak çok keyifliydi.
Aşkımın hamak keyfi.
Ve bir yerlerden bu minik kediyi bulmuşlar.Bayıldı baba kız bu minik kediye.
kedi aç olduğu için ona yemek yedirdik.Yemeğini yedi minik kedicik.Veeeeeeee.....
uyumaya gitti.Ama Karya kediciğin uyumasına rağmen onu sevmeye çalıştı.
Ve işte güzel bir Tire maceramız da son buldu.Ama gezilerimiz devam etti.Tekrar yazmaya çalışacağım.Tire'ye giderseniz mutlaka Şelale değirmen Restoran'a uğrayın derim.

20 Temmuz 2010 Salı

TATİLDEN BİRAZ






Tam iki hafta izinliydim.Halamız geldi Kıbrıstan.Onlarla çok güzel vakit geçirdik.Ama yukarıdaki resimler tatil fotolarımız değil.Bloga eklenmesi geç kalınmış resimler bunlar.Tatil fotolarımızı bir ara ekleyeceğim inşallah.Şimdi gelelim bu iki haftada neler yaptık.Halamız, eniştemiz ve Ayşem Ablamız 5 Temmuz pazartesi gecesi geldiler.Aslında pazartesi gündüz gelmeleri gerekiyordu ama Kıbrıstaki grev nedeniyle havayolları da etkilenince rötarlı gelmek zorunda kaldılar.Kızları uyuttuktan sonra M.ile yola çıktık ve misafirlerimizi alıp eve geldik.Geldiğimizde Karya Hanım yanında beni göremediği için uyanmış babaannesinin ayağında bizi bekliyordu.Halasını görünce gecenin o vakti çok sevindi tabi.Seslere uyanan Damla önce uyku sersemliği ile yadırgasa da sonradan o da alıştı ortama.Önceleri utandı halası ve eniştesinden.Ama Ayşem Ablalarına ikiside hemen ısındılar.Biraz oyun oynadılar sonra hemen uyudular.Ertesi gün malum olduğu üzere geç kalkıldı.Biraz dinlenildi ve gezmeye gidildi.Gölet bizim için çok uygun bir yer.Hele ki minderlerin olduğu yerde canlı müzikde olunca deymeyin keyiflere.Ertesi gün yani Çarşamba günü Bodruma gitmek üzere yola çıkıldı.Yol boyu anamı ağlattılar resmen.İkiside benim kucağımda gitmek istedi.HAlasına yada Ayşem ablalarına giden olmadı.Ve birbirlerini de istemediler benim kucağımda.Bende onlara maalesef iki bacağım olduğunu, isterlerse birisinin bir bacağımda, diğerinin diğer bacağımda oturabileceğini söyledim.(Kalabalık olduğumuz için henüz araba koltuğu kullanmıyoruz biz) Bu şekilde Bodruma kadar gittik.Ve ikisininde uykusu geldiğinde yine benim kucağımda ama inanılmaz bir pozisyonda uyuduklarını söylemeliyim.Neredeyse üstüste uyudu kuzucuklarım.Birinin bacakları altta diğerinin üstte.Helak oldular resmen.Hele ki Damla gidene kadar kustu.Mahvoldu kızım.İçim parçalandı o kustukça.Oysaki sürekli mola verdik yol boyunca.Bodruma vardığımızda şu bulantı bilekliklerinden aldık. Bu bileklikleri daha önce sevgili Tuğranın Annesi Eminenin şu yazısında okumuştum ve kendisi bana detaylı bilgi vermişti.Buradan Emineye çok teşekkür etmek istiyorum.Bilekliği aldık Damlanın koluna taktık ama Damla sevmedi bilekliği.Bizde KAryaya taktık.O her türlü süsü sever çünkü.Neyseki dönüşte Damla bilekliği takmadığı halde kusma sorununu çok fazla yaşamadık.Bodrumda köyde çok güzel vakit geçirdik.Kızlar inekleri ve tavukları çok sevdiler.Hatta büyük teyzenin evine gittiğimizde yavru sıpa ve annesini de gördüler.Büyük babaannemizin evine bayıldılar.Karya orayı çok sevdi kalmakda istedi ama ya onu böcekler yerse diye vazgeçti.Ertesi gün evimize döndük.Güzel fotolarla tabi.Ama onlarda sonra ekleneceklerin içinde.Sonraki günler hep İzmirde gezdik.Bir gün Tireye gittik.Onun yazısını daha sonra yazacağım çünkü epey anlatılacak şey var Tireyle ilgili.Bir gün abimlere gittik.Tabi oraya kadar gitmişken Bostanlı pazarına gitmemek olmazdı.Allahım o sıcakta o kadar insan nasıl dolaşıyor diye hayretler içinde kaldım.İyi ki çalışıyorum dedim kendi kendime.Bir gün Forum Bornovaya gittik.Alışveriş yaptık.Bir gün Agoraya gittik alışveriş yaptık.Sonra bir kaç kez Gölete tekrar gittik.NArgile ve çay keyfi yapmaya.Bir gün İnciraltına gittik balık yemeğe.Yani sürekli gezdik ve kızlar bizim tempomuza inanılmaz ayak uydurdu.uyku saatleri bozuldu, yemek düzenleri bozuldu ama beni hiç üzmediler.Sadece Bodrumda Damla çok mızırdadı, huysuzluk etti ama o sayılmaz.Çocuğumun hem karnı açtı, hem de çok uykusu vardı.
Bu arada Ayşemin yardımlarını anlatmadan geçemem.Ayşem çok tatlı bir genç kız oldu.Ve kızlarla o kadar güzel ilgilendi ki.Ben bile inanamadım desem yeridir.Kızların tuvaleti geldiğinde onları tuvalete götürdü.Oyunlar oynadı.Saçlarını taradı, topladı, giydirdi.Yani tam bir ablalık yaptı.keşke dedik Ayşem Eylüle kadar kalsa bizimle ama oda ana kuzusu.Nasıl kalsın.Ayşem sen inanılmaz bir abla olmuşsun.Ne desem nasıl teşekkür etsem sana azdır.Kızlar seni o kadar çok sevdiler ki.Lütfen sık sık gelin bize.Seni hepimiz çok seviyoruz.Şimdilik bu kadar, en kısa zamanda yine yazacağım.Bu tatil yazmakla bitecek gibi görünmüyor.Ama işlerde beni bekliyor.

19 Temmuz 2010 Pazartesi

KARTON KUTUDAN KİTAPLIK VE EV

iki haftadır izinliydim.Kızlarla beraber olmak öyle güzeldi ki.Bu anlatılmaz bir duygu.Sadece yaşanır.Kıbrıstan halamız, eniştemiz ve Ayşem ablamız gelmişti.Hep birlikte gezdik, eğlendik.İzne ayrılmadan hemen önce yapmıştım bu evi ve kitaplığı.İşyeriğnde boş zamanlarımda yapıyordum.Tabi arkadaşlarım Korhan, Figen ve Gülten Abla da yardım ettiler bu konuda.Kitaplığımızı çok sevdim ben.Günlük kullandığımız kitapları içine koyuyorum ve kızlar istedikleri kitabı bulup okuyor.Bu da benim çok hoşuma gidiyor.İnce uzun karton koli geçmişti elime.Bir güzel kendinden yapışkanlı kağıtla kapladık.Anlatması çok kolay ama yapması biraz vakit aldı.Evi ise yine karton koliden yaptım.Kolinin kenar kapaklarını raf olarak kullandım.Bunu yapmam içinde Serdar fikir verdi ve çoğu işini korhan yaptı.Buradan kendilerine çok teşekkür ediyorum.Bana göre çok ama çok güzel oldu.Kızlarda bayıldı tabi.İlk gün evin raflarını dayanıklı sanıp güç denemesi yaptılar ve ben zor kurtardım evi.Ama sonra anladılar nasıl davranmaları gerektiğini.Birde yine evde yaptığım bir ayakkabılık var ama fotosu yok onun.Kızların ayakkabılarını, terliklerini v.s.koydum içine.Kızlar dışarı çıkarken ayakkabılarını oradan alıyor, eve geldiğimizde ise ayakkabılarını hemen oraya yerleştiriyorlar.Ayakkabılık için büyükçe diktörtgen yada kare koliye ihtiyacımız var.Üst kapaklarını kesip, yanlarını iyice sabitleyip, desenli kaplarla kaplayabiliriz.benim evde vaktim olmadığı için kaplayamadım, ama çok kullanışlı oldu bence.Yayıntı demesseniz eğer (evdekiler yayıntı diyorlar ama bence kızların kendi başlarına bir şeyler yapması ve istediklerini giymeye karar vermeleri açısından gayet iyi) sizde deneyin.Çok kolay ama biraz vakit alıcı işte.



1 Temmuz 2010 Perşembe

ORDAN BURDAN

Yaz geldimi insana bir şeyler oluyor.Ne yazası geliyor içinden, ne düşünesi.Beyninide tatile çıkarası geliyor.Ama işte yazmak lazım...Yazarken düşünmek lazım....Ne yazacağım ki ben şimdi.Hey Allah'ım insanın kendini bloguna karşı sorumlu hissetmesi de ne kadar enteresan.Uzun zamandır yazmıyorum, artık yazmalıyım moduna girdim bende.Her gece kızları uyuturken yarın şunuda yazayım aman ha unutmayayım derken sızmış buluyorum kendimi.Sabahları uyanıp da işe gelince tamam birazdan yazarım, tamam yaa ne olmuş ki yarın yazarım unutmam yazacaklarımı diye geçiştirmeler başlıyor.Ama bu arada unutuluyor tabi yazılacaklar.
Kızlar neler yapıyor hemen bir tarama yapalım hafızada.Bezi tamamen bıraktık.Artık gece ve gündüz bezsiziz.Tabi arada küçük kaçaklar oluyor ama bunun hiç bir önemi yok.Olabilir.Gayet normal.Karya emziği tamamen bıraktı.ne uyurken ne uyanıkken emzik arıyor.Bunun tek dezavantajı oldu bizim için.Gayet kolay uyuyan kızım saatlerce uyuyamıyor.Çok uğraşıyor ama olmuyor.Belki on kez su istiyor.Artık oyun haline döndürdü benim de acaip sinirlendiğimi anlıyor ve iyice şebeklik yapıyor bu durumda.Ama benim sinirlerim de iyice gerilmiş oluyor tabi gecenin bir vakti.Bağırmalar, ben gidiyorum seni baban uyutsun artık muhabbetleri.Bu arada Karyanın anne delll diye ağlamaları, benim tekrar yanına gidip yatmam v.s.bu böyle uzayıp gidiyor işte.Dün akşam yine önce su istedi kalktım verdim.İçti yattı.Ben bardağı koydum daha yatmaya teşebbüs ediyorum anne fuuu..Bu sahne hergece emin olun en az on-on beş kez tekrarlanıyor.Tabii benim sabır katsayıma bağlı oluyor bu sayı.Dün dayanamadım masal anlattım bu konuyla ilgili.Benim ne kadar yorulduğumu ve sinirlendiğimi, sinirlendiğimde ona bağırmak zorunda kaldığımı ve bur duruma da çok üzüldüğümü falan belirttim.Su olayı dün uyurken itibarıyle bitti.Onun yerine tam sekiz kez masal anlattım karakterleri sürekli değiştirerek.Birisinde kedi, birisinde köpek, birisinde küçük kız karya, birisinde küçük kız damla, diğerinde tekrar köpek, diğerinde tekrar kedi, diğerinde kuş, diğerinde tekrar karya ve tekrar karya şeklinde devam etti.Bu durumda zaten sekizden fazla kere masal anlatmış olduğum ortaya çıktı.Sonra gecenin bir yarısı uyandı ve anne kaşıı dedi bana.Bu aralar sırtını kaşıtmaya meraklı.İyi tamam anlıyorumda bu işler akşam uyumadan önce yapılır, gecenin bir yarısı uyanılıp da sırt kaşıtılmaz ki..Tabi bu vesileyle de iki üç kez kalkılıp fuuu içildi.
Bu arada Damla ne yapıyor diyorsunuz değil mi? Damla anneannesiyle uyumaya çalışıyor.O garibim Karyanın edepsizliğinden edepsizlik yapmaya fırsat bulamıyor ki.
çokogo nun da ne olduğunu yazayım ve kaçayım.çokogo çukulata demek.

26 Haziran 2010 Cumartesi

BİZİM EVİN HALLERİ

Şablonumu değiştirdiğimden beri bloguma resim ekleyemeiyordum.İşyerinde kısıtlama var malum.Evden deniyeyim dedim.Böyle oldu.İki kere ekledim sanırım.Ama eskisi gibi değil.Üzerine tıklayınca silemiyorum.Fazla uğraşamayacağım çünkü kızlar uyanmak üzere.Bu seferlik böyle olsun.Mutfakta ekmek yapma makinemi koyacak yerim yok.Bende sürekli elimin altında olmasını istediğim için salonda sehpanın üzerinde duruyor kendileri.Kızlarda faaliyet halindeler.Sanki ekmek yapacaklar.

25 Haziran 2010 Cuma

EMZİK OLAYIMIZ TAMAMEN BİTTİ

Sevgili suinci Filiz emzik olayımızın bitip bitmediğini sormuş.Evet Filizcim tamamen bitti artık.İlk haftalar anlattığım gibi emzikle uyudu.Uyurken ememediği için sadece ağzında tuttu.Ama yavaş yavaş vazgeçti kuzum.Şimdi hiç ama hiç aramıyor.Geçenlerde birlikte fotolara bakıyorduk.Ağzında emziğini gördü.Nasıl sevindi anlatamam.Anne meme diye bağırdı dakikalarca.Ama istemedi yine.Çok zor oldu onun için ama iyi oldu.İştahı arttı sanki.Ve daha çok su içiyor artık.Emzikli günlerimizde yemek yemezdi, su içmezdi.Ama çabuk uyurdu.Tek dezavantajı hemen uyuyamıyor.Uyku saatimiz gecikti.Neredeyse bir saat geç uyuyor artık.Ama üstünde durmuyorum bu günlerde geçecek.Eskisi gibi sık uyanmıyor artık.Gece sadece su içmek için uyanıyor.Önceleri zırt pırt uyanırdı.Çünkü emziği ağzından düşerdi ve yatağın içinde onu arardık dakikalarca.Çok şükür kurtulduk işte.
Bu arada bez olayımızda tamamen bitti.Gece ve gündüz artık her daim bezsisiz.Darısı kurtulmak isteyen her anne ve kuzunun başına.

23 Haziran 2010 Çarşamba

YAZMAK GELMİYOR İÇİMDEN DEMİŞTİM AMA.....

Yazmıyayım bugün sadece fotoğraf koyayım istiyordum.İzmir de hava bir garip.Dün gece yarısına doğru gökgürültüsü ve şimşeklerle başladı yağmur.Hava iyice serinledi.Sonra gece yarısını geçince durdu.Sabah sadece hafif bir serinlik ve bulutlanma vardı.Tam işe geldik, iş başı yaptık gökgürültüleri tekrar başladı.Ama nasıl gürlemek.Ben size sorarım gibi.Korkmuşumdur her daim yüksek gökgürültüsünden.Az biraz olunca neyse de, işte böyle çok bağrınca tırsıyorum biraz.Hava delirdi sanki.Gökyüzü karardı,Fırtına, yağmur döktü içini resmen.Şimdi sakinledi.Yağmur durdu, serinlik aynı ama her an delirebilir yeniden.Korkutuyor artık bu havalar insanı.Ne zaman nasıl yağacağı belli olmuyor ki.Yurdumun bilumum yerlerinden sel manzaraları görüyorum televizyonda.Ahh diyorum mevsimlerde değişti artık.Ne zaman nasıl olacağı havanın belli olmuyor ki.
Değişen mevsimler olsun.Ya insanların değişmesine ne demeli.Ne oluyor bu insanlara.Neden böyle vahşice davranıyorlar.Ne gerek vardı Halkalıda insanların ölmesine.Niye, ne için, hangi amaç uğruna.Bu yitip giden canlar ne uğruna gitti.O kızcağızın ne suçu vardı.Daha 17 yaşında.Hayatta hiç bir şey görmemiş.HAin bir saldırıyla hayatının baharında uçtu gitti.Kimbilir ne hayalleri vardı.Neler istiyordu, neler bekliyordu hayattan.Bu güne kadar bu konularla ilgili hiç yazmadım blogumda.İstedim ki böyle hainlikleri öğrenmesin çocuklarım.Ülkemde yaşanan bu kötülükleri bilmesinler.Onlar büyüyene kadar belki kalmaz böyle hainlikler.Ama görüyorum ki her an bizim başımıza da gelebilir bu lanet şey.Sabah işine gitmek için evden çıkıyorsun ama ne işine gidebiliyorsun, ne de evine dönebiliyorsun.Bumudur yaşamak.Böyle korkuyla, tedirginlikle.Kim ne zaman bu şerefsiz terör örgütüne dur diyecek.Bizler bu ülkede hiç bir zaman ayrım yapmadık.Siz şusunuz diye.Hepimiz birlikte yaşıyoruz aynı topraklarda.Alıp veremediğimiz hiç bir şey yok birbirimizle.Ama bizleri birbirimize düşman etmeye çalışıyor birileri.Doğulu vatandaşlarımızın da bizden farklı yaşadığı yok ki.İsteyen istediği yere gelip görev yapabiliyor.İstediği gibi yaşayabiliyor.Kimse sen doğulusun diye aşağılanmıyor.Sözüm ona Doğuda yaşayan vatandaşlarımızı temsil ettiklerini söyleyen bir avuç ne olduğu belirsiz çapulcunun oyununa gelmiyecek kadar büyük ve kenetlenmiş bir milletiz.Yazık diyebiliyorum sadece.
YAZIK..............

14 Haziran 2010 Pazartesi

EMZİĞE VE BEZE BAY BAY.....VE GÖZ DOKTORU KONTROLÜMÜZ-ÖZEL BATIGÖZ GÖZ HASTANESİNE TEŞEKKÜRLER



Karya'nın emziğe olan düşkünlüğü neden oldu bıraktırma çabalarıma.Ben üç yaşına kadar emebilir diyordum.Ama tatilde azı dişlerinin de çıkması ve kızımın bu yüzden hiç bir şey yememesi ve sadece emzik emmesi neden oldu.Yoksa ben anne şahsı kesinlikle aklımda yoktu henüz.Ara ara nabzını yokluyordum.

Kızım bak bebek emzik istiyor verelim mi?
Hıhı eyet..Anne meme bebek aaaaa...
Peki kızım..

Karya emziğini gidelim oyuncakçıya verelim.Çok güzel oyuncaklar varmış.Emzik getiren çocuklara oyuncak veriyolarmış.
Anne meme aaaaaa...

Karya bak sen artık abla oldun dimi.
Eyet..
O zaman emziği bırakalım artık olur mu?
anne men aba aaaaaa....

Neyse böyle ağız aramalar neticesinde bu çocuğun ikna olmayacağını anladığımda kafamın içinde hain planlar oluşmaya başlamıştı bile.Tatilden geldiğimiz gün hemen uygulamaya başladım.Evde eski bir emziği vardı.Çokkk önceden ucunu biraz kesmiştim.Tecrübeli annelerden öğrenmiştim bunu.Kullandığımız emziği sakladım ve ucu kesik olan emziği koydum ortaya.Sonra da çıkardım.
aaaa bak KArya emziği böcekler yemiş annecim.

hıııı eyet böcek meme hammm.
Emmeyelim artık demi annecim.Hadi atalım istersen memeyi.
Hııı eyet.

Bereber gidip çöpe attık bir güzel (tabi her anne gibi el çabukluğuyla çöpe atar gibi yapıldı).On dakika sonra anne meme anne meme diye cırlayan bir sesle memeyi koyduğum yerden aldığım gibi hain planlarım da devam ettiği için emziğin kesik ucundan çörek otu tozu koydum içine.

aaa bak KArya böcekler memenin içinde emilmez annecim bu artık.
Bakar bakar anne kaka aaaa..
Yani olsun anne ben böyle de emerim demek istiyor.

Haa öylemi diye emellerine ulaşamamış ben bu kez gidip çörek otu tanelerini emziğin içine attım.

Bak KArya böcekler hala burda annecim diyerek gösterdim.Bu kez baya etkilendi.Anne böcek hammm falan dedi.

Sonra istemedi bir daha.Ama bir iki saat sonra bir yaygara bir feryat..
Bir ara baktım babaannesi çörekotlarını temizliyor, dayanamadım kızım bağırmasına, çok eziyet ediyor dedi.Tabi bu arada M.'nin içinin yağları eriyor.YAzık değil mi, günah değil mi?Verin boşverin falan.O gün emzik tekrar verildi.Ama ememiyor ki çocuk.Günlerdir böyle.Sürekli ağız tiryakisi olarak ama sadece uyuyacağı zaman memeyi ağzında tuttu.Bir kaç gündür ise uyurken bile istemiyor.Sadece gecenin bir yarısı uyandığı zaman el alışkanlığıyla arıyor memeyi.
Ben bu yüzden emziğe güle güle dedim bile.İçim rahat değil ama olsun.Eninde sonunda tamamen kurtulacak.
Gelelim bez olayımıza.Eylül'de kısmet olursa kreşe başlıyoruz.Kesin kaydımızı yaptırdık.Bu yüzden de bez olayına daimi bir giriş yaptık.Tatilde bez bağlamayı istemiyordum aslında.Hatta ilk gün tamamen bezsiz gezdirdim.Ama Damla her önüne gelen yere çişini yapınca eve döndüğümüzde bu işe el atmak farz oldu.Eve döndüğümüz haftanın perşembe günü Ayşe annem ani bir kararla bezi çıkarmış ikisinden de.Ki evde yalnızdı o gün.Annem hastanedeydi, Hilal Ablamda Denizliye gidecekti.Yalnızlığı fırsat bilip kızlardan bezi çıkarmış ve demiş ki.Bakın kızlar artık evimizde bez bitti, bağlamayalım olur mu?Kızlar da tamam demiş.O gün bu gündür gündüz bezini çıkardık ve kızlarda gündüzleri çişlerini söylüyorlar.Yalnız ilk hafta baya kaçak oldu.Evin her tarafı çiş öbekleri halindeydi.Ve ben elimde domestos ve bez öyle dolaşıyordum.Ani müdahale ekibi olarak.Ve her wc ye yapılan çiş sonrası ödül olarak yıldız sticker yapıştırıyorduk.Ama Damla'nın küloda karşı bir antipatikliği vardı.Onu da ödülle çözdüm.Külot giyerse ona ödül vereciğimi söyledim.Giyid ve bende toybox lardan aldım verdim ona.Sevindi tabi.Şimdi külot giymemizde sorun yok.Şu evin her köşesine çiş yapma olayını iş yerinden Gülten Ablayla konuşuyordum.
Bana dedi ki: Madem wc ye yaptıkları zaman ödül veriyorsun, altlarına yaptıkları zamanda ödülü geri al.Bir yaptırımı olmalı.Haklısın dedim.Altlarına yaptıkları zaman yıldızları geri söktüm ve harika oldu.Bir daha altlarına yapmadılar.Şimdi gündüz hiç kaçaksız wc ye yapılıyor.Bir iki hafta falan gece bezini çıkaramadım korkudan.Halbuki kızlar hep kuru kalkıyorlardı.Üç gündür gece bezini de çıkardım.Ara ara uyandırıp çiş varmı diye soruyorum.Ama gece sıvı alımlarını iyice azalttım.Çok şükür bez olayımız tamamen bitti.Arada sırada bez krizleri tutuyor.O zaman markete gidiyoruz ve abiye soruyoruz bez varmı diye.Abide bize bez bitti artık yok diyor.
Bizde içimiz rahatlamış bir şekilde dönüyoruz evimize.

Şimdi de göz muayanemize gelelim. Karya'da göz kıpraştırma problemi var.Ama sadece sol gözünü kıpraştırıyor.Özelikle akşamları ve uykusu geldiğinde.Biz de endişelendik tabi.Bir problem mi var diye.Hafta ortası bir türlü denk getiremedim çocuğu doktora götüreyim.Sonra bir cumartesi aklıma geldi evdeyken.Özel göz hastaneleri belki açıktır ve bakarlar çocuğa diye.
Aradım, konuştum.Tamam dediler 14.00 e kadar açığız istediğiniz zaman gelebilirsiniz.Ama ben o gün 16,00 da aradaığım için gidemedik.Ertesi cumartesi yani geçen cumartesi Turgutlu'ya gidecektik.DAyımın kızı Müşerref'in sevgili oğlu Rüzgar'ı görmeye.Giderken de HAstaneye uğradık.Dediler randevunuz var mı? Ben dedim yok.Olmaz muayene edemeyiz randevunuz olmadan dediler.Ben dururmuyum.Ben aradığımda böyle dedilerde, çalışıyorumda v.s.v.s.Danışmadaki kız çok tatlıydı kendisi hemen belirtmeliyim.Bir saniye dedi kaptığı gibi Karyayı doktorun yanına götürdü.Böylede böyle bir durum varmış doktor bey sizinde ikizleriniz var diye bir girdiki mevzuya.Hemen bizim kızlar muayene oldu.Doktor beyde çok iyiydi.İkizlerin halinden anladığı için önce Karyayı sonrada Damlayı bir güzel muayene etti.Gözlerimiz çok iyi durumda.Sıfır problem.Ama Karyanın kıpraştırması için psikolojik olabilir dedi.Bu vesileyle (yanlış hatırlamıyorsam adı Deniz di bayanın) Deniz Hanıma ve Doktor Tayfun Beye çokkk teşekkür ediyorum ilgi ve alakalarından dolayı.
Ben bunları yazmaya başladığımda öğleden önceydi.Saat 11,00 falandı yani.veeeeeeeeeee kızlarım geldi beni ziyarete işyerine.Babaannemiz ve Hilal Ablamız kızları kaptıkları gibi getirmişler.Çok güzel bir sürpriz oldu.İnanamadım gözlerime.İlk kez otobüs yolculuğu yaptılar akılları erdiğinden beri.Genelde hep kendi arabamızla gezdiğimiz için otobüs onlara çok cazip gelmiş.BAyıla bayıla gelmişler.Ve benim her daim kusan kızlarım otobüste hiç tepki bile göstermemişler.
Ve işte iş yeri fotolarımızda sıcağı sıcağına karşınızda.

11 Haziran 2010 Cuma

İZMİR'DE MONTESSORİ SEMİNERİ DUYURUSU

Montessori sistemine ilgi duyupta bu seminere katılmak isteyenler olabilir mi?
Ben şahsen gitmeyi çok istiyorum ama kızlardan nasıl fırsat bulup gideceğim bilmiyorum.Yer ve zaman belli olunca şartları zorlayacağım bakalım.
Eğer gitmek isteyen olursa Başak Hanım mail adresini vermiş zaten oradan ulaşabilirsiniz.Bence çok faydalı bir seminer olacak.Duyanlar duymayanlara duyursun lütfen........................................



Merhabalar;
Daha önce EKET fuarı ve Nuran Hanım'ın mailiyle haberdar olduğum Eylem Hanım'la, bazı materyaller için irtibata geçtiğimde Zuhal Hanım'la birlikte Trabzon ve Giresun'da Temmuz başında yapılacak bir Montessori Semineri hazırlığında olduklarını öğrendim. Eylem Hanım eğer katılım konusunda yeterli sayıda olduğumuz takdirde Trabzon programına İzmir'i de ekleyebileceklerini söyledi. Montessori felsefesi ve bazı materyal kullanımlarının gösterilebileceği bir günlük, muhtemelen Temmuz'un ilk pazar günü olabilecek, seminere çevremde ilgi duyacak kişiler var ancak asıl ilginin gruptaki İzmir'li ailelerden geleceğini düşündüğüm için grubu bilgilendirmek istedim.
Katılmak isteyenler bana mail atabilirse kesin sayı sonucu organizasyonun diğer ayrıntılarını belirlemeye çalışacağım. Seminer diğer yapılanlar gibi ücretsiz olacak ancak eğitmenlerin yol giderleri ve salon organizasyonu gibi ortak giderlere katılım sözkonusu olacak. Bana
basak.keskin@akbank.com adresinden de ulaşabilirsiniz çünkü gün içinde grup adresine gelen maillere erişim olanağım bulunmuyor.
Görüşmek üzere,
Sevgiler,
Başak Sarı Keskin

EĞİTMENLER
ZUHAL-BİLİR MEIER, 1953 Mersin doğumludur. 1978-1990
yılları arasında sosyal pedagog olarak çalıştı. Almanya’da halk yüksek
okullarında danışmanlık ve yöneticilik yaptı. 1990-92 yılları arasında
Association Montessori International’a (AMI) bağlı bir kurumdan Montessori
Pedagojisi eğitimi aldı. 1993-95 yılları arasında Alman Gelişim ve
Rehabilitasyon Akademisi’nden Montessori terapisi eğitimi
aldı.
2001-2003 yılları arasında Centrum für Integrative Psychotherapie’den çocuk
ve ergen psikoterapisi eğitimi aldı. 1992 yılından
beri Montessori eğitmeni ve terapisti olarak çeşitli kurumlarda ve
yuvalarda çalışmaktadır. Normal gelişim gösteren çocukların yanı sıra, bedensel
ve zihinsel engelleri olan çocuklarla da çalışmaktadır. Ayrıca 2007-08
öğretim yılından beri Kültürler Arası Yakınlaşma ve Eğitim için IG-İnisiyatif
Grubu’nda öğretmenlere Montessori pedagojisi dersleri vermektedir. Evli, 3
çocuk ve bir torun sahibidir.
EYLEM KORKMAZ, Yüksek lisans tezini Montessori Metodu üzerine yazmıştır. 2005-2009 yılları
arasında Montessori eğitim seminerleri düzenlemiştir. Halen Eğitim Programları
ve Öğretimi alanında doktorasını yapmakta ve araştırma görevlisi olarak
çalışmaktadır. “Montessori Metodu: Eğitimde Bir Alternatif” kitabının
yazarıdır. Alternatif eğitim ve Montessori Metodu hakkında çeşitli dergi,
gazete ve kitaplarda yazıları yayımlanmıştır.

10 Haziran 2010 Perşembe

KABUS GİBİ BİR AKŞAM GEÇİRDİM

Allahım ne kadar zor bir akşamdı.Zaten işten çıktım, M.nin turnuvası vardı.Dünde yarı final maçları.O yüzden eve otobüsle gitmek zorunda kaldım.Zaten iş yeri ve ev arası tam bir saat sürüyor otobüsle.Ve bu bir saatin tam kırkbeş dakikasını ayakta yolculuk ederek geçirdim.Üstüne üstlük ayağımda da acaip yüksek topuklu ayakkabılar.Her ne kadar dolgu olsa da topuklar o kadar uzun süre ayakta kalınca mahvoldum resmen.Hava az biraz yağmurlu, yağsam mı yağmasam mı diye düşünmekte.O düşünürken de tabi trafiğin anası bellenmekte.Aman dedim tövbe.Bir daha yanında kocan yokken topuklu ayakkabı giymek yok.Topuklu ayakkabı çalışan kadının neyine ayol.Gideceksen düğüne, eğlenceye giy.Yoksa neyine.Tabi bunu kendi adıma söylüyorum.Hayatım boyunca topuklu ayakkabıdan ürkerim.Giyemem netekim.Ama özenirimde ne hikmetse.Sadece boyumu uzun göstermesi açısından.Sülalemdeki bütün akranım olan hatunlar benden baya uzun.Ben kendimi onların yanında cüce gibi hissediyorum.Gençliğimde onlarla takılırken komplekse girmiştim ve sürekli yüksek topuklu ayakkabı giyiyordum.Onlarsa sıfır topuk.Ona rağmen aramızda her daim bir boy farkı olurdu.
Neyse efendim geleyim asıl mevzuya.O bitmişlikle eve vardım.Kızlar beni kapıda karşıladı her zaman ki gibi.İkiside önce kucağıma atladı öpüştük koklaştık.Sonra Damla indi kucağımdan ama Karya kucağımda kalmak istedi.Tamam dedim biraz öyle oturduk.Sonra dedim bak kızım üstümü değiştirmeliyim, ellerimi yıkamalıyım.Senmisin bunu diyen.Bir kıyamet, bir kıyamet anlatılmaz yani.Sürekli ağlama ve sinir krizi.Üstelik artık oturtmuyorda beni.Maymun gibi kucağıma yapıştı ve ayakta duracakmışız.Hanımefendinin isteği bu.Damla garibimde ne oluyor acaba diye şaşkınlıkla bizi izliyor.Abartısız bir saate yakında öyle dolaştık mı? Benim ayaklar zaten iflas etmişti bu kez de belim ağrımaya başladı mı?Herkes sofrada beni bekliyormu?
-Kızım kitap okuyalım mı?
-ııııh uaaaaaaaaaaaa
-Kızım kayu açayım mı sana?
-ıııhhhhh uaaaaaaaaaaaaaaaaa
-Kızım hamurla oynayalım mı?
-ııııhhhhhh uaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
-Kızım Müzik açayım dans edelim mi?
-ıııhhhh uaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
-Kızım ama benim yemek yemem lazım çok acıktım.
-anne mama ııhhhh uaaaaaaaaaaaaaaaa
-Kızım ama belim ağrıdı bak çok yorgunum ben.
-Uaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
-Kızım sana nesquik koyayım mı yermisin?
-ıııhhhhh anne mama anne mama uaaaaaaaaaaaaa
bu ve buna benzer diyaloglarla geçti zamanımız bir süre.
Bir kaseye nesquik koydum ikisine de.Damla bir güzel yedi.Karya mızmızlanarak hem yiyor hem ağlıyor.Sonra bir şekilde nasıl olduysa yemeğe oturabildim.Tabi o hala kucağımda.Sonra TV de belgeselde filler falan vardı.Öyle öyle dikkati dağıldı bir süre sonra da ben rahatlıkla yemeğimi yedim.Ama bütün akşam yine aynı sahneler yaşandı evde.WC ye gidecem anne kaka ıııhhhhh.
Anne kak (annenin oturması günah ya) anne delll(anne illaki yanında olacak) dün onlara poğaça yapayım diye mutfağa girdim, bütün malzemeleri çıkarığım gibi tekrar dolaba yerleştirdim.Halbuki bu arada patatesleri bile kavurmuştum.Kısmet bugüne mi bakalım.Karya bu arada üst son azısını çıkarıyor sanırım bu huysuzluğu ondan.İnşallah çabuk çıkarda ailecek rahat ederiz.Yalnız şunu söyliyeyim.İnsanlar çocuklarını neden döver anladım dün.O kadar niyetlendim ki dövmek için.Ama tabi kıyamıyor ki insan.Yalnız onlar büyümeden bir kere dövücem o kesin.

7 Haziran 2010 Pazartesi

BELENBAŞI KİRAZ FESTİVALİNDEYDİK+BUCA BELEDİYE BAŞKANI ERCAN TATI




Geçen hafta pazarda dolaşırken tezgahlardan birinde Belenbaşı Köyü Kiraz Festivali afişi gördüm.
M.Ye dedim lütfen gidelim.Ben hiç kiraz festivaline gitmedim.Karşı komşumuz Seda ve Ali'yle de konuştuk kararlaştırdık.Dün sabah kalktık baktık hava kötü.Bulutlu yağmur yağabilir her an.Kahvaltımızı ettik.Tam da kızların uyku saati.Ne yapalım ne edelim derken hadi dedik gidelim.Zaten çok kalmayız döneriz hemen.Hazırlandık ve yola çıktık.Köye yaklaştıkça baktık etraf bir kalabalık.Arabalar ite kaka gidiyor neredeyse.Kızların kusmasından korktuğumuz için biz arabadan indik ve yürüyerek yola devam ettik.Zaten az mesafe kalmıştı.Köye vardık aman Allah'ım o ne kalabalık.Bir sürü insan.Ama çok da güzel görüntüler.Sağlı sollu yiyecek tezgahları.Adım başı gözleme yapan hatunlar.Keşkekler ve kaynamış darılar.Ve tabi kiraz tezgahları da.Köy meydanında sanatçı konserleri.
Neyse işte biraz gezdik, bir şeyler yedik, çay içtik tam eve dönerken de Buca Belediye Başkanı Ercan TATI'yla karşılaştık.Hakikaten Bucanın gülen yüzü.Gülümsemesi hiç eksilmedi yüzünden ve çok da samimi.İkizlerle fotoğraf çektirdiği için kendisine burdan teşekkür ediyorum.
İşte böyle sonrasında eve döndük.Ama bu arada kızlar hiçç uyumadılar.Akşam saat 9'da zorla uyudular.Korkum şudur ki bu kızlar bu kadar uzun saatler uykusuzluğa dayanbiliyorlarsa öğle uykusunu keserler mi acep?

1 Haziran 2010 Salı

İKİZLERLE TATİL

Güzel bir beş gün geçirip döndük işte.Ve koşturmaca tekrar başladı.Herşey çok güzeldi.
Harika bir tatildi diyebilirim.Bizim için çok yorucu oldu ama değdi doğrusu.Neler mi yaptık.Hemen anlatıyorum.
Pazartesi günü sabah erkenden kalktık kuzuları da kaldırdık.Kahvaltımızı yaptık ve hazırlandık.M. abimleri almaya gitti o arada kızlara "yaşasınnnn tatile gidiyoruz" dedikçe benim sıpalar heyecandan kusmaya başladı.Abimler ve M. geldi ve biz tuncay Abimleri beklemeye başladık sağolsun onlarda 10,00 da geleceklerdi güya ama işleri çıkınca 11,30 da geldiler ve hemen yola çıktık.Kızların uyku saatine denk geldiği için yolda uyudular genelde.O yüzden kusma problemi yaşamadık giderken.Otele vardık girişimizi yaptık, öğle yemeği saatine denk geldiğimiz için bizi öğle yemeğine aldılar.Karnımızı doyurduk, odalarımıza çıktık, eşyalarımızı yerleştirdik, hazırlandık ve havuza indik.İlk günler hava biraz serinceydi.Kızları havuza sokmak istemedim o yüzden.Açık havuza fazla girmedik, kapalı havuz, jakuzi ve türk hamamı favorimizdi.Kızların ise en çok beğendikleri yer türk hamamı oldu.Dakikalarca yıkandılar hamamda.Hemde kendi başlarına.Sıcak sıcak mis gibiydi vallahi.Hamam sefasından sonra akşam yemeği.Yemekten sonra havuz başındaki bar ve akşam animasyonları.
Akşamları ilk önce çocuk diskosunda çocuklara eğlence vardı.Biz ilk akşam gittiğimizde kızları da aldılar sahneye ama oradaki bütün çocuklar hareketleri biliyor benimkiler sadece bakmakla yetindiler.Ertesi akşamlarda müziği duyan benim kızlar bizi zorla animasyona götürdüler ve sahnede sürekli izlediler.Kalabalık olmayan yerlerde ise hareketleri bana yaptılar.Akıllı ve utangaç kızlarım hareketleri öğrenmişler ama utangaçlıktan herkesin içinde yapmıyorlarmış.Mini clubdaki müzikleri ben ve kızlar çok beğendiğimiz için eve gelirken müzik cd sini aldık ordan Allah'tan satıyorlarmış.Şimdi her akşam evde kızlar o müzikleri dinleyip hareketleri yapıyorlar kendilerince.
Genelde tatilimiz böyle geçti.Kızların huysuzluğu pek olmadı.Öğlenleri ben uyuttuktan sonra babaannemiz yanlarında kaldı ve biz M. ve diğerleri ile yüzdük, kaydık v.s.Akşamları ise yine uyuttuktan sonra anneannemiz yanlarında kaldı bu kez ve biz yine eğlenceye kucak açtık.
Otelden genel anlamda çok memnun kaldım ben.Ephesia Resort Otel gerçekten güzel bir tesis.Çocuklu aileler için gayet uygun.Hele bizim gibi ikizleri olanlar için mükemmeldi.Otel personeli her konuda yardımcı.Her daim güleryüzlü.Çocuklar için odamıza iki tane park yatak koydular ve bir tek kişilik bir çift kişilik yataklı oda temin ettiler bize.Yatakları birleştirdik ve devasa bir yatağımız oldu.Bu anlamda çok rahat ettik gerçekten.Temizlik ise süperdi.
İkizlerle tatile giderken yanıma aldığım şeyleri de yazayım hemen.Mutlaka ateş düşürücü şurup.Benim işime yaradı.Karya'nın tamda azı dişlerini çıkardığı zamana denk geldi tatilimiz.Çocuğum üç gün boyunca ağzına lokma koymadı.Bu yüzden yanıma almam iyi olmuş.Ateş ölçmek için derece, burun tıkanıklığına karşı sterimar, mutlaka ve mutlaka güneş koruyucu krem, şapka, gözlük, bol bol tişört, şort o kadar çabuk kirletiyorlar ki fazla alınması iyi olur kanımca.Terlik, ayakkabı, çorap, uzun kollu tişört, eşofman takımı bir iki tane, hırka, battaniye, bardak ben kapaklı tupper bardaklarımı götürmüştüm gecenin bir yarısı susuyorlar ve odada su kalmayınca aşağıdan doldurmak iyi oluyor, kraker bisküvi tarzı atıştırmalıklar, sulu ve kuru boyalar, kağıt, kova kürek, böcek sokmasına karşı fenistil jel, sivrisineklere karşı off, yastık kılıfı şimdilik aklıma gelenler bunlar.Bir ara fotolarıda ekliyeceğim.Darısı başınıza diyor ve ayrılıyorum malum işler ben bekliyor.

21 Mayıs 2010 Cuma

YAŞASINN.....TATİLE ÇIKIYORUM..





Yukarıdaki fotolar bahara yeni girdiğimiz zamanlarda bizim sitenin arkasındaki zeytinlikte çekildi.Tam bir hafta sonra gördüm ki zeytinler rahatlasın diye bahçeyi sürmüşler ve bu papatyalardan eser kalmamış.üzüldüm tabi.Ama iyi ki ebedileştirmişim dedim kendi kendime.Ben bu görüntülere bayılıyorum.Bahar çocuğu olmamdan sebep sanırım.Nerde kırçiçekleri görsem içim kıpır kıpır olur.Bu resimleri bloga çok geç ekledim biliyorum ama blog işi çok fazla sabır, emek ve vakit isteyen bir iş.Eee bende de vakit yok.Ne yapalım böyle ite kaka götürmeye çalışıyorum.Aslında şöyle düşüne düşüne uzun uzun yazmak isterdim.Ama ne düşünmeye, ne de uzunca yazı yazmaya fırsat bulabiliyorum.Evde zaten blogla değil ilgilenmek bilgisayarı açmaya fırsat bulamıyorum.Ha es kaza açtım diyelim bir beş dakika bakıyorum sonra bir de bakmışım ki Damla ya fişi çekmiş ya da power düğmesine basmış.Sırf onlarla ilgileneyim diye e bende artık kapadım evde bilgisayar defterine kendime.Hayır anlamıyorum babaları bilgisayarda istediği kadar zaman geçiriyor ona laf söyleyen kimse yok.Anca "baba del del" "baba ııh ııh" babalarıda "tamam kızım Hadiseyi mi dinlemek istiyosun açalım hemen" yada "tamam kızım ismail YK bas gazayı istiyosun hemen açıyorum" şeklindeki dialoglardan sonra rahat rahat kendi işlerine bakabiliyor.
Neyse konumuz bu değildi aslında nereden geldim buraya anlamadım.Biz önümüzdeki pazartesiden itibaren Kuşadasına gidiyoruz.Ailece şöyle güzel bir tatil yapalım dedik.Bakalım kızlarla ilk kez tatile çıkıyoruz nasıl yapacağız bilmiyorum ama umarım güzel geçer.
Annem, Ayşe annem, abimler ve yengelerim, berkcan, abam ve biz.Toplam 10 büyük, 2 küçük.
Bu kadar kalabalıkta tatil mi yapılır dediğinizi duyuyorum.Ama anneler çok yoruldu kızlar doğduğundan beri.Tabi bizde yorulduk.Annelerimize anneler günü hediyesi olsun istedik bir nebze.Birde dinlensinler.Ama emin olun ki annemler Allah'tan iyi anlaşıyor.Benim korkum büyükler değil, iki küçük sıpayla nasıl başa çıkacağız onu düşünüyorum açıkçası.Bu kadar adam götürmemdeki asıl amaç kızlarla ilgilenmeleri aslında.Ben de keyifli bir tatil yaparım ha ne dersiniz.Benim çok işim var bugün.İşlerimi bir an önce bitireyim de bir kahve içeyim şöyle höpürdete höpürdete.

15 Mayıs 2010 Cumartesi

BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM:)))))))


Bu gün doğum günüm evet.Ama bugünün doğum günüm olmasından öte benim için çok daha önemli bir nedeni var.Onu anlatmak istiyorum.Kızlar uyuyor onlar uyanmadan yazmam lazım.Biliyorsunuz çok geç anne oldum ben.Uzun yıllar uğraştım kızlarıma kavuşmak için.Bu uğraşlarımı ise hep gizledim.Sanki birileri benim çocuğumun olmadığını öğrendiğinde bana acıyacaktı.Vah vah diyecekti.O psikolojiyi anlatmam mümkün değil.Çok yakın arkadaşlarım haricinde kimse bilmedi tedavi gördüğümü.Ve hep tek başımıza yaşadık hayal kırıklıklarımızı M.ve ben.Taki en son tüp bebek tedavime kadar.O tedaviye başlarken herkese anlattım.Ne olacaktı ki anlatsam.Yada herkes tedavi gördüğümü bile ne olacaktı.Önce kendimle barışım bu konuda.Sonra da açık oldum insanlara karşı.Hiç bir şey gizlemedim.Ve sanırım herkesin de duasını böylelikle aldım.Tedavi sonucumu ise 2007 yılının 15 Mayısında aldım.Tam doğumgünümde.Doğumgünümde öğrendim anne olacağımı ve ikizlerimin olacağını o gün anladım.O kadar sevinmiştim ki.Hayatım boyunca aldığım yada alacağım en güzel hediye oldu benim için.ALlah'ıma ne kadar şükretsem azdır.Bana hayatımın hediyesini tam da doğumgünümde verdi.Bu sabah kızlarım beni öperek uyandırdı.Ve ben rabbime bir kez daha teşekkür ettim.Bana bu güzellikleri verdiği için.O kadar mutluyum ki.Yaşadığım onca şeyden sonra ödülümü tamda doğumgünümde almak beni için inanılmaz bir şey.Hayalimde şu vardı aslında.Hamile olduğumu M.nin doğumgününde ona sürpriz yaparak söylemek.Ama tam tersi oldu ve ben kendi doğumgünümde hamilelik haberimi aldım.Allah herkese böyle unutulmaz hediyeler nasip etsin inşallah.Bu pastayı abim ve yengem getirmişlerdi.İyi ki doğdun anne...
Ne güzel bir söz değil mi......

11 Mayıs 2010 Salı

TEMİZLİK YAPIYORUZ VE TABİ BİR SÜRÜ AKTİVİTE



Evinizde temizliğe ihtiyaç duyuyorsanız benim kızlar pek meraklı bu aralar.Size de yollıyayım.
Allah herkese kız evlat versin.Bakın benim sırtım yere gelir mi dersiniz.
Aşağıda boyama faaliyet var.Parmak boyalarını sulandırmaya bile fırsat kalmadı.Kaptıkları gibi başladılar boya yapmaya.Kağıtlar haricinde her yer boyandı.

Burda da ip geçiriyoruz boncuklara.Çok sevdik bu işi.Ama tam yapmaya başlıyorlar iyice kaptırıyorlar kendilerini veeee Damla toparlayıp yerleştiriyor kutuya.Karya ya da izin vermiyor oynaması için.Malı kıymetli olacak galiba Damla'nın.
Burada da hayvanlarlımızla oynuyoruz.Çok seviyoruz hayvanları.İnşallah hep böyle devam eder.
Bugün onlara büyüteç aldık.Karıncaları ve küçük böcekleri daha yakından inceleyelim diye.Akşamı sabırsızlıkla bekliyorum.Tepkileri ne olacak acaba.
Ve işte iki kardeşin muhteşem görüntüsü.Akşam yatarken bile mutlaka yan yana yatıyorlar ve elele tutuşuyorlar uyumadan önce.Görmeniz lazım bu anlatılmaz.Gerçekten muhteşem bir şey.Keşke benimde ikizim olsaydı diyesi geliyor insanın.Marketten bir şey aldığında birisi mutlaka kardeşine de alıyor.Ya da birisi birisine bir şey verdiğinde kardeşine verilmeyecek mi diye soruyor.Allah ayırmasın yavrularımızı.Hep böyle birlikte olsunlar ve birbirlerini daima sevsinler.