26 Haziran 2010 Cumartesi

BİZİM EVİN HALLERİ

Şablonumu değiştirdiğimden beri bloguma resim ekleyemeiyordum.İşyerinde kısıtlama var malum.Evden deniyeyim dedim.Böyle oldu.İki kere ekledim sanırım.Ama eskisi gibi değil.Üzerine tıklayınca silemiyorum.Fazla uğraşamayacağım çünkü kızlar uyanmak üzere.Bu seferlik böyle olsun.Mutfakta ekmek yapma makinemi koyacak yerim yok.Bende sürekli elimin altında olmasını istediğim için salonda sehpanın üzerinde duruyor kendileri.Kızlarda faaliyet halindeler.Sanki ekmek yapacaklar.

25 Haziran 2010 Cuma

EMZİK OLAYIMIZ TAMAMEN BİTTİ

Sevgili suinci Filiz emzik olayımızın bitip bitmediğini sormuş.Evet Filizcim tamamen bitti artık.İlk haftalar anlattığım gibi emzikle uyudu.Uyurken ememediği için sadece ağzında tuttu.Ama yavaş yavaş vazgeçti kuzum.Şimdi hiç ama hiç aramıyor.Geçenlerde birlikte fotolara bakıyorduk.Ağzında emziğini gördü.Nasıl sevindi anlatamam.Anne meme diye bağırdı dakikalarca.Ama istemedi yine.Çok zor oldu onun için ama iyi oldu.İştahı arttı sanki.Ve daha çok su içiyor artık.Emzikli günlerimizde yemek yemezdi, su içmezdi.Ama çabuk uyurdu.Tek dezavantajı hemen uyuyamıyor.Uyku saatimiz gecikti.Neredeyse bir saat geç uyuyor artık.Ama üstünde durmuyorum bu günlerde geçecek.Eskisi gibi sık uyanmıyor artık.Gece sadece su içmek için uyanıyor.Önceleri zırt pırt uyanırdı.Çünkü emziği ağzından düşerdi ve yatağın içinde onu arardık dakikalarca.Çok şükür kurtulduk işte.
Bu arada bez olayımızda tamamen bitti.Gece ve gündüz artık her daim bezsisiz.Darısı kurtulmak isteyen her anne ve kuzunun başına.

23 Haziran 2010 Çarşamba

YAZMAK GELMİYOR İÇİMDEN DEMİŞTİM AMA.....

Yazmıyayım bugün sadece fotoğraf koyayım istiyordum.İzmir de hava bir garip.Dün gece yarısına doğru gökgürültüsü ve şimşeklerle başladı yağmur.Hava iyice serinledi.Sonra gece yarısını geçince durdu.Sabah sadece hafif bir serinlik ve bulutlanma vardı.Tam işe geldik, iş başı yaptık gökgürültüleri tekrar başladı.Ama nasıl gürlemek.Ben size sorarım gibi.Korkmuşumdur her daim yüksek gökgürültüsünden.Az biraz olunca neyse de, işte böyle çok bağrınca tırsıyorum biraz.Hava delirdi sanki.Gökyüzü karardı,Fırtına, yağmur döktü içini resmen.Şimdi sakinledi.Yağmur durdu, serinlik aynı ama her an delirebilir yeniden.Korkutuyor artık bu havalar insanı.Ne zaman nasıl yağacağı belli olmuyor ki.Yurdumun bilumum yerlerinden sel manzaraları görüyorum televizyonda.Ahh diyorum mevsimlerde değişti artık.Ne zaman nasıl olacağı havanın belli olmuyor ki.
Değişen mevsimler olsun.Ya insanların değişmesine ne demeli.Ne oluyor bu insanlara.Neden böyle vahşice davranıyorlar.Ne gerek vardı Halkalıda insanların ölmesine.Niye, ne için, hangi amaç uğruna.Bu yitip giden canlar ne uğruna gitti.O kızcağızın ne suçu vardı.Daha 17 yaşında.Hayatta hiç bir şey görmemiş.HAin bir saldırıyla hayatının baharında uçtu gitti.Kimbilir ne hayalleri vardı.Neler istiyordu, neler bekliyordu hayattan.Bu güne kadar bu konularla ilgili hiç yazmadım blogumda.İstedim ki böyle hainlikleri öğrenmesin çocuklarım.Ülkemde yaşanan bu kötülükleri bilmesinler.Onlar büyüyene kadar belki kalmaz böyle hainlikler.Ama görüyorum ki her an bizim başımıza da gelebilir bu lanet şey.Sabah işine gitmek için evden çıkıyorsun ama ne işine gidebiliyorsun, ne de evine dönebiliyorsun.Bumudur yaşamak.Böyle korkuyla, tedirginlikle.Kim ne zaman bu şerefsiz terör örgütüne dur diyecek.Bizler bu ülkede hiç bir zaman ayrım yapmadık.Siz şusunuz diye.Hepimiz birlikte yaşıyoruz aynı topraklarda.Alıp veremediğimiz hiç bir şey yok birbirimizle.Ama bizleri birbirimize düşman etmeye çalışıyor birileri.Doğulu vatandaşlarımızın da bizden farklı yaşadığı yok ki.İsteyen istediği yere gelip görev yapabiliyor.İstediği gibi yaşayabiliyor.Kimse sen doğulusun diye aşağılanmıyor.Sözüm ona Doğuda yaşayan vatandaşlarımızı temsil ettiklerini söyleyen bir avuç ne olduğu belirsiz çapulcunun oyununa gelmiyecek kadar büyük ve kenetlenmiş bir milletiz.Yazık diyebiliyorum sadece.
YAZIK..............

14 Haziran 2010 Pazartesi

EMZİĞE VE BEZE BAY BAY.....VE GÖZ DOKTORU KONTROLÜMÜZ-ÖZEL BATIGÖZ GÖZ HASTANESİNE TEŞEKKÜRLER



Karya'nın emziğe olan düşkünlüğü neden oldu bıraktırma çabalarıma.Ben üç yaşına kadar emebilir diyordum.Ama tatilde azı dişlerinin de çıkması ve kızımın bu yüzden hiç bir şey yememesi ve sadece emzik emmesi neden oldu.Yoksa ben anne şahsı kesinlikle aklımda yoktu henüz.Ara ara nabzını yokluyordum.

Kızım bak bebek emzik istiyor verelim mi?
Hıhı eyet..Anne meme bebek aaaaa...
Peki kızım..

Karya emziğini gidelim oyuncakçıya verelim.Çok güzel oyuncaklar varmış.Emzik getiren çocuklara oyuncak veriyolarmış.
Anne meme aaaaaa...

Karya bak sen artık abla oldun dimi.
Eyet..
O zaman emziği bırakalım artık olur mu?
anne men aba aaaaaa....

Neyse böyle ağız aramalar neticesinde bu çocuğun ikna olmayacağını anladığımda kafamın içinde hain planlar oluşmaya başlamıştı bile.Tatilden geldiğimiz gün hemen uygulamaya başladım.Evde eski bir emziği vardı.Çokkk önceden ucunu biraz kesmiştim.Tecrübeli annelerden öğrenmiştim bunu.Kullandığımız emziği sakladım ve ucu kesik olan emziği koydum ortaya.Sonra da çıkardım.
aaaa bak KArya emziği böcekler yemiş annecim.

hıııı eyet böcek meme hammm.
Emmeyelim artık demi annecim.Hadi atalım istersen memeyi.
Hııı eyet.

Bereber gidip çöpe attık bir güzel (tabi her anne gibi el çabukluğuyla çöpe atar gibi yapıldı).On dakika sonra anne meme anne meme diye cırlayan bir sesle memeyi koyduğum yerden aldığım gibi hain planlarım da devam ettiği için emziğin kesik ucundan çörek otu tozu koydum içine.

aaa bak KArya böcekler memenin içinde emilmez annecim bu artık.
Bakar bakar anne kaka aaaa..
Yani olsun anne ben böyle de emerim demek istiyor.

Haa öylemi diye emellerine ulaşamamış ben bu kez gidip çörek otu tanelerini emziğin içine attım.

Bak KArya böcekler hala burda annecim diyerek gösterdim.Bu kez baya etkilendi.Anne böcek hammm falan dedi.

Sonra istemedi bir daha.Ama bir iki saat sonra bir yaygara bir feryat..
Bir ara baktım babaannesi çörekotlarını temizliyor, dayanamadım kızım bağırmasına, çok eziyet ediyor dedi.Tabi bu arada M.'nin içinin yağları eriyor.YAzık değil mi, günah değil mi?Verin boşverin falan.O gün emzik tekrar verildi.Ama ememiyor ki çocuk.Günlerdir böyle.Sürekli ağız tiryakisi olarak ama sadece uyuyacağı zaman memeyi ağzında tuttu.Bir kaç gündür ise uyurken bile istemiyor.Sadece gecenin bir yarısı uyandığı zaman el alışkanlığıyla arıyor memeyi.
Ben bu yüzden emziğe güle güle dedim bile.İçim rahat değil ama olsun.Eninde sonunda tamamen kurtulacak.
Gelelim bez olayımıza.Eylül'de kısmet olursa kreşe başlıyoruz.Kesin kaydımızı yaptırdık.Bu yüzden de bez olayına daimi bir giriş yaptık.Tatilde bez bağlamayı istemiyordum aslında.Hatta ilk gün tamamen bezsiz gezdirdim.Ama Damla her önüne gelen yere çişini yapınca eve döndüğümüzde bu işe el atmak farz oldu.Eve döndüğümüz haftanın perşembe günü Ayşe annem ani bir kararla bezi çıkarmış ikisinden de.Ki evde yalnızdı o gün.Annem hastanedeydi, Hilal Ablamda Denizliye gidecekti.Yalnızlığı fırsat bilip kızlardan bezi çıkarmış ve demiş ki.Bakın kızlar artık evimizde bez bitti, bağlamayalım olur mu?Kızlar da tamam demiş.O gün bu gündür gündüz bezini çıkardık ve kızlarda gündüzleri çişlerini söylüyorlar.Yalnız ilk hafta baya kaçak oldu.Evin her tarafı çiş öbekleri halindeydi.Ve ben elimde domestos ve bez öyle dolaşıyordum.Ani müdahale ekibi olarak.Ve her wc ye yapılan çiş sonrası ödül olarak yıldız sticker yapıştırıyorduk.Ama Damla'nın küloda karşı bir antipatikliği vardı.Onu da ödülle çözdüm.Külot giyerse ona ödül vereciğimi söyledim.Giyid ve bende toybox lardan aldım verdim ona.Sevindi tabi.Şimdi külot giymemizde sorun yok.Şu evin her köşesine çiş yapma olayını iş yerinden Gülten Ablayla konuşuyordum.
Bana dedi ki: Madem wc ye yaptıkları zaman ödül veriyorsun, altlarına yaptıkları zamanda ödülü geri al.Bir yaptırımı olmalı.Haklısın dedim.Altlarına yaptıkları zaman yıldızları geri söktüm ve harika oldu.Bir daha altlarına yapmadılar.Şimdi gündüz hiç kaçaksız wc ye yapılıyor.Bir iki hafta falan gece bezini çıkaramadım korkudan.Halbuki kızlar hep kuru kalkıyorlardı.Üç gündür gece bezini de çıkardım.Ara ara uyandırıp çiş varmı diye soruyorum.Ama gece sıvı alımlarını iyice azalttım.Çok şükür bez olayımız tamamen bitti.Arada sırada bez krizleri tutuyor.O zaman markete gidiyoruz ve abiye soruyoruz bez varmı diye.Abide bize bez bitti artık yok diyor.
Bizde içimiz rahatlamış bir şekilde dönüyoruz evimize.

Şimdi de göz muayanemize gelelim. Karya'da göz kıpraştırma problemi var.Ama sadece sol gözünü kıpraştırıyor.Özelikle akşamları ve uykusu geldiğinde.Biz de endişelendik tabi.Bir problem mi var diye.Hafta ortası bir türlü denk getiremedim çocuğu doktora götüreyim.Sonra bir cumartesi aklıma geldi evdeyken.Özel göz hastaneleri belki açıktır ve bakarlar çocuğa diye.
Aradım, konuştum.Tamam dediler 14.00 e kadar açığız istediğiniz zaman gelebilirsiniz.Ama ben o gün 16,00 da aradaığım için gidemedik.Ertesi cumartesi yani geçen cumartesi Turgutlu'ya gidecektik.DAyımın kızı Müşerref'in sevgili oğlu Rüzgar'ı görmeye.Giderken de HAstaneye uğradık.Dediler randevunuz var mı? Ben dedim yok.Olmaz muayene edemeyiz randevunuz olmadan dediler.Ben dururmuyum.Ben aradığımda böyle dedilerde, çalışıyorumda v.s.v.s.Danışmadaki kız çok tatlıydı kendisi hemen belirtmeliyim.Bir saniye dedi kaptığı gibi Karyayı doktorun yanına götürdü.Böylede böyle bir durum varmış doktor bey sizinde ikizleriniz var diye bir girdiki mevzuya.Hemen bizim kızlar muayene oldu.Doktor beyde çok iyiydi.İkizlerin halinden anladığı için önce Karyayı sonrada Damlayı bir güzel muayene etti.Gözlerimiz çok iyi durumda.Sıfır problem.Ama Karyanın kıpraştırması için psikolojik olabilir dedi.Bu vesileyle (yanlış hatırlamıyorsam adı Deniz di bayanın) Deniz Hanıma ve Doktor Tayfun Beye çokkk teşekkür ediyorum ilgi ve alakalarından dolayı.
Ben bunları yazmaya başladığımda öğleden önceydi.Saat 11,00 falandı yani.veeeeeeeeeee kızlarım geldi beni ziyarete işyerine.Babaannemiz ve Hilal Ablamız kızları kaptıkları gibi getirmişler.Çok güzel bir sürpriz oldu.İnanamadım gözlerime.İlk kez otobüs yolculuğu yaptılar akılları erdiğinden beri.Genelde hep kendi arabamızla gezdiğimiz için otobüs onlara çok cazip gelmiş.BAyıla bayıla gelmişler.Ve benim her daim kusan kızlarım otobüste hiç tepki bile göstermemişler.
Ve işte iş yeri fotolarımızda sıcağı sıcağına karşınızda.

11 Haziran 2010 Cuma

İZMİR'DE MONTESSORİ SEMİNERİ DUYURUSU

Montessori sistemine ilgi duyupta bu seminere katılmak isteyenler olabilir mi?
Ben şahsen gitmeyi çok istiyorum ama kızlardan nasıl fırsat bulup gideceğim bilmiyorum.Yer ve zaman belli olunca şartları zorlayacağım bakalım.
Eğer gitmek isteyen olursa Başak Hanım mail adresini vermiş zaten oradan ulaşabilirsiniz.Bence çok faydalı bir seminer olacak.Duyanlar duymayanlara duyursun lütfen........................................



Merhabalar;
Daha önce EKET fuarı ve Nuran Hanım'ın mailiyle haberdar olduğum Eylem Hanım'la, bazı materyaller için irtibata geçtiğimde Zuhal Hanım'la birlikte Trabzon ve Giresun'da Temmuz başında yapılacak bir Montessori Semineri hazırlığında olduklarını öğrendim. Eylem Hanım eğer katılım konusunda yeterli sayıda olduğumuz takdirde Trabzon programına İzmir'i de ekleyebileceklerini söyledi. Montessori felsefesi ve bazı materyal kullanımlarının gösterilebileceği bir günlük, muhtemelen Temmuz'un ilk pazar günü olabilecek, seminere çevremde ilgi duyacak kişiler var ancak asıl ilginin gruptaki İzmir'li ailelerden geleceğini düşündüğüm için grubu bilgilendirmek istedim.
Katılmak isteyenler bana mail atabilirse kesin sayı sonucu organizasyonun diğer ayrıntılarını belirlemeye çalışacağım. Seminer diğer yapılanlar gibi ücretsiz olacak ancak eğitmenlerin yol giderleri ve salon organizasyonu gibi ortak giderlere katılım sözkonusu olacak. Bana
basak.keskin@akbank.com adresinden de ulaşabilirsiniz çünkü gün içinde grup adresine gelen maillere erişim olanağım bulunmuyor.
Görüşmek üzere,
Sevgiler,
Başak Sarı Keskin

EĞİTMENLER
ZUHAL-BİLİR MEIER, 1953 Mersin doğumludur. 1978-1990
yılları arasında sosyal pedagog olarak çalıştı. Almanya’da halk yüksek
okullarında danışmanlık ve yöneticilik yaptı. 1990-92 yılları arasında
Association Montessori International’a (AMI) bağlı bir kurumdan Montessori
Pedagojisi eğitimi aldı. 1993-95 yılları arasında Alman Gelişim ve
Rehabilitasyon Akademisi’nden Montessori terapisi eğitimi
aldı.
2001-2003 yılları arasında Centrum für Integrative Psychotherapie’den çocuk
ve ergen psikoterapisi eğitimi aldı. 1992 yılından
beri Montessori eğitmeni ve terapisti olarak çeşitli kurumlarda ve
yuvalarda çalışmaktadır. Normal gelişim gösteren çocukların yanı sıra, bedensel
ve zihinsel engelleri olan çocuklarla da çalışmaktadır. Ayrıca 2007-08
öğretim yılından beri Kültürler Arası Yakınlaşma ve Eğitim için IG-İnisiyatif
Grubu’nda öğretmenlere Montessori pedagojisi dersleri vermektedir. Evli, 3
çocuk ve bir torun sahibidir.
EYLEM KORKMAZ, Yüksek lisans tezini Montessori Metodu üzerine yazmıştır. 2005-2009 yılları
arasında Montessori eğitim seminerleri düzenlemiştir. Halen Eğitim Programları
ve Öğretimi alanında doktorasını yapmakta ve araştırma görevlisi olarak
çalışmaktadır. “Montessori Metodu: Eğitimde Bir Alternatif” kitabının
yazarıdır. Alternatif eğitim ve Montessori Metodu hakkında çeşitli dergi,
gazete ve kitaplarda yazıları yayımlanmıştır.

10 Haziran 2010 Perşembe

KABUS GİBİ BİR AKŞAM GEÇİRDİM

Allahım ne kadar zor bir akşamdı.Zaten işten çıktım, M.nin turnuvası vardı.Dünde yarı final maçları.O yüzden eve otobüsle gitmek zorunda kaldım.Zaten iş yeri ve ev arası tam bir saat sürüyor otobüsle.Ve bu bir saatin tam kırkbeş dakikasını ayakta yolculuk ederek geçirdim.Üstüne üstlük ayağımda da acaip yüksek topuklu ayakkabılar.Her ne kadar dolgu olsa da topuklar o kadar uzun süre ayakta kalınca mahvoldum resmen.Hava az biraz yağmurlu, yağsam mı yağmasam mı diye düşünmekte.O düşünürken de tabi trafiğin anası bellenmekte.Aman dedim tövbe.Bir daha yanında kocan yokken topuklu ayakkabı giymek yok.Topuklu ayakkabı çalışan kadının neyine ayol.Gideceksen düğüne, eğlenceye giy.Yoksa neyine.Tabi bunu kendi adıma söylüyorum.Hayatım boyunca topuklu ayakkabıdan ürkerim.Giyemem netekim.Ama özenirimde ne hikmetse.Sadece boyumu uzun göstermesi açısından.Sülalemdeki bütün akranım olan hatunlar benden baya uzun.Ben kendimi onların yanında cüce gibi hissediyorum.Gençliğimde onlarla takılırken komplekse girmiştim ve sürekli yüksek topuklu ayakkabı giyiyordum.Onlarsa sıfır topuk.Ona rağmen aramızda her daim bir boy farkı olurdu.
Neyse efendim geleyim asıl mevzuya.O bitmişlikle eve vardım.Kızlar beni kapıda karşıladı her zaman ki gibi.İkiside önce kucağıma atladı öpüştük koklaştık.Sonra Damla indi kucağımdan ama Karya kucağımda kalmak istedi.Tamam dedim biraz öyle oturduk.Sonra dedim bak kızım üstümü değiştirmeliyim, ellerimi yıkamalıyım.Senmisin bunu diyen.Bir kıyamet, bir kıyamet anlatılmaz yani.Sürekli ağlama ve sinir krizi.Üstelik artık oturtmuyorda beni.Maymun gibi kucağıma yapıştı ve ayakta duracakmışız.Hanımefendinin isteği bu.Damla garibimde ne oluyor acaba diye şaşkınlıkla bizi izliyor.Abartısız bir saate yakında öyle dolaştık mı? Benim ayaklar zaten iflas etmişti bu kez de belim ağrımaya başladı mı?Herkes sofrada beni bekliyormu?
-Kızım kitap okuyalım mı?
-ııııh uaaaaaaaaaaaa
-Kızım kayu açayım mı sana?
-ıııhhhhh uaaaaaaaaaaaaaaaaa
-Kızım hamurla oynayalım mı?
-ııııhhhhhh uaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
-Kızım Müzik açayım dans edelim mi?
-ıııhhhh uaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
-Kızım ama benim yemek yemem lazım çok acıktım.
-anne mama ııhhhh uaaaaaaaaaaaaaaaa
-Kızım ama belim ağrıdı bak çok yorgunum ben.
-Uaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
-Kızım sana nesquik koyayım mı yermisin?
-ıııhhhhh anne mama anne mama uaaaaaaaaaaaaa
bu ve buna benzer diyaloglarla geçti zamanımız bir süre.
Bir kaseye nesquik koydum ikisine de.Damla bir güzel yedi.Karya mızmızlanarak hem yiyor hem ağlıyor.Sonra bir şekilde nasıl olduysa yemeğe oturabildim.Tabi o hala kucağımda.Sonra TV de belgeselde filler falan vardı.Öyle öyle dikkati dağıldı bir süre sonra da ben rahatlıkla yemeğimi yedim.Ama bütün akşam yine aynı sahneler yaşandı evde.WC ye gidecem anne kaka ıııhhhhh.
Anne kak (annenin oturması günah ya) anne delll(anne illaki yanında olacak) dün onlara poğaça yapayım diye mutfağa girdim, bütün malzemeleri çıkarığım gibi tekrar dolaba yerleştirdim.Halbuki bu arada patatesleri bile kavurmuştum.Kısmet bugüne mi bakalım.Karya bu arada üst son azısını çıkarıyor sanırım bu huysuzluğu ondan.İnşallah çabuk çıkarda ailecek rahat ederiz.Yalnız şunu söyliyeyim.İnsanlar çocuklarını neden döver anladım dün.O kadar niyetlendim ki dövmek için.Ama tabi kıyamıyor ki insan.Yalnız onlar büyümeden bir kere dövücem o kesin.

7 Haziran 2010 Pazartesi

BELENBAŞI KİRAZ FESTİVALİNDEYDİK+BUCA BELEDİYE BAŞKANI ERCAN TATI




Geçen hafta pazarda dolaşırken tezgahlardan birinde Belenbaşı Köyü Kiraz Festivali afişi gördüm.
M.Ye dedim lütfen gidelim.Ben hiç kiraz festivaline gitmedim.Karşı komşumuz Seda ve Ali'yle de konuştuk kararlaştırdık.Dün sabah kalktık baktık hava kötü.Bulutlu yağmur yağabilir her an.Kahvaltımızı ettik.Tam da kızların uyku saati.Ne yapalım ne edelim derken hadi dedik gidelim.Zaten çok kalmayız döneriz hemen.Hazırlandık ve yola çıktık.Köye yaklaştıkça baktık etraf bir kalabalık.Arabalar ite kaka gidiyor neredeyse.Kızların kusmasından korktuğumuz için biz arabadan indik ve yürüyerek yola devam ettik.Zaten az mesafe kalmıştı.Köye vardık aman Allah'ım o ne kalabalık.Bir sürü insan.Ama çok da güzel görüntüler.Sağlı sollu yiyecek tezgahları.Adım başı gözleme yapan hatunlar.Keşkekler ve kaynamış darılar.Ve tabi kiraz tezgahları da.Köy meydanında sanatçı konserleri.
Neyse işte biraz gezdik, bir şeyler yedik, çay içtik tam eve dönerken de Buca Belediye Başkanı Ercan TATI'yla karşılaştık.Hakikaten Bucanın gülen yüzü.Gülümsemesi hiç eksilmedi yüzünden ve çok da samimi.İkizlerle fotoğraf çektirdiği için kendisine burdan teşekkür ediyorum.
İşte böyle sonrasında eve döndük.Ama bu arada kızlar hiçç uyumadılar.Akşam saat 9'da zorla uyudular.Korkum şudur ki bu kızlar bu kadar uzun saatler uykusuzluğa dayanbiliyorlarsa öğle uykusunu keserler mi acep?

1 Haziran 2010 Salı

İKİZLERLE TATİL

Güzel bir beş gün geçirip döndük işte.Ve koşturmaca tekrar başladı.Herşey çok güzeldi.
Harika bir tatildi diyebilirim.Bizim için çok yorucu oldu ama değdi doğrusu.Neler mi yaptık.Hemen anlatıyorum.
Pazartesi günü sabah erkenden kalktık kuzuları da kaldırdık.Kahvaltımızı yaptık ve hazırlandık.M. abimleri almaya gitti o arada kızlara "yaşasınnnn tatile gidiyoruz" dedikçe benim sıpalar heyecandan kusmaya başladı.Abimler ve M. geldi ve biz tuncay Abimleri beklemeye başladık sağolsun onlarda 10,00 da geleceklerdi güya ama işleri çıkınca 11,30 da geldiler ve hemen yola çıktık.Kızların uyku saatine denk geldiği için yolda uyudular genelde.O yüzden kusma problemi yaşamadık giderken.Otele vardık girişimizi yaptık, öğle yemeği saatine denk geldiğimiz için bizi öğle yemeğine aldılar.Karnımızı doyurduk, odalarımıza çıktık, eşyalarımızı yerleştirdik, hazırlandık ve havuza indik.İlk günler hava biraz serinceydi.Kızları havuza sokmak istemedim o yüzden.Açık havuza fazla girmedik, kapalı havuz, jakuzi ve türk hamamı favorimizdi.Kızların ise en çok beğendikleri yer türk hamamı oldu.Dakikalarca yıkandılar hamamda.Hemde kendi başlarına.Sıcak sıcak mis gibiydi vallahi.Hamam sefasından sonra akşam yemeği.Yemekten sonra havuz başındaki bar ve akşam animasyonları.
Akşamları ilk önce çocuk diskosunda çocuklara eğlence vardı.Biz ilk akşam gittiğimizde kızları da aldılar sahneye ama oradaki bütün çocuklar hareketleri biliyor benimkiler sadece bakmakla yetindiler.Ertesi akşamlarda müziği duyan benim kızlar bizi zorla animasyona götürdüler ve sahnede sürekli izlediler.Kalabalık olmayan yerlerde ise hareketleri bana yaptılar.Akıllı ve utangaç kızlarım hareketleri öğrenmişler ama utangaçlıktan herkesin içinde yapmıyorlarmış.Mini clubdaki müzikleri ben ve kızlar çok beğendiğimiz için eve gelirken müzik cd sini aldık ordan Allah'tan satıyorlarmış.Şimdi her akşam evde kızlar o müzikleri dinleyip hareketleri yapıyorlar kendilerince.
Genelde tatilimiz böyle geçti.Kızların huysuzluğu pek olmadı.Öğlenleri ben uyuttuktan sonra babaannemiz yanlarında kaldı ve biz M. ve diğerleri ile yüzdük, kaydık v.s.Akşamları ise yine uyuttuktan sonra anneannemiz yanlarında kaldı bu kez ve biz yine eğlenceye kucak açtık.
Otelden genel anlamda çok memnun kaldım ben.Ephesia Resort Otel gerçekten güzel bir tesis.Çocuklu aileler için gayet uygun.Hele bizim gibi ikizleri olanlar için mükemmeldi.Otel personeli her konuda yardımcı.Her daim güleryüzlü.Çocuklar için odamıza iki tane park yatak koydular ve bir tek kişilik bir çift kişilik yataklı oda temin ettiler bize.Yatakları birleştirdik ve devasa bir yatağımız oldu.Bu anlamda çok rahat ettik gerçekten.Temizlik ise süperdi.
İkizlerle tatile giderken yanıma aldığım şeyleri de yazayım hemen.Mutlaka ateş düşürücü şurup.Benim işime yaradı.Karya'nın tamda azı dişlerini çıkardığı zamana denk geldi tatilimiz.Çocuğum üç gün boyunca ağzına lokma koymadı.Bu yüzden yanıma almam iyi olmuş.Ateş ölçmek için derece, burun tıkanıklığına karşı sterimar, mutlaka ve mutlaka güneş koruyucu krem, şapka, gözlük, bol bol tişört, şort o kadar çabuk kirletiyorlar ki fazla alınması iyi olur kanımca.Terlik, ayakkabı, çorap, uzun kollu tişört, eşofman takımı bir iki tane, hırka, battaniye, bardak ben kapaklı tupper bardaklarımı götürmüştüm gecenin bir yarısı susuyorlar ve odada su kalmayınca aşağıdan doldurmak iyi oluyor, kraker bisküvi tarzı atıştırmalıklar, sulu ve kuru boyalar, kağıt, kova kürek, böcek sokmasına karşı fenistil jel, sivrisineklere karşı off, yastık kılıfı şimdilik aklıma gelenler bunlar.Bir ara fotolarıda ekliyeceğim.Darısı başınıza diyor ve ayrılıyorum malum işler ben bekliyor.