30 Ocak 2009 Cuma

SOBEEEEE!

Sevgili eren in annesi Cavidan sobelemiş beni.Ve şu an okuduğum kitabın 161 sayfasının 5.satırını yazmamı istemiş.
Okuduğum kitabın adı Ölüme Bakmak-Peter James.
161.sayfanın 5.satırında ise şunlar yazılı.
"Sonra ekibindekilere rapor edecek herhangi bir şeyleri olup olmadığını sordu."

Bende Sevgili İnci'nin annesi Binnur'u sobeliyorum.Hadi Binnur'cum kolay gelsin.
benim ufaklık uyandı.Kaçıyorum.

29 Ocak 2009 Perşembe

13.AY VE SİZ

"Güzel kızlarım benim.
Sizi o kadar özlüyorum ki.Yine çalışan anne sendromuna girdim sanırım."
Bu düşüncelere sık sık kapılıyorum ve kapılmayan hiç bir annenin olduğunu da sanmıyorum.
Bu günlerde yine takıntılıyım.Damla anneanne delisi oldu.Benim kucağıma bile gelmek istemiyor.Anneannesi onun her istediğini yapıyor.Bense otorite durumundayım ona göre.İstediği olumsuz şeylere hayır diyebiliyorum.O da bunun farkında.Eğer istediği şey olmassa ağlıyor.Bana ağlıyorsa ve ben hayır dediysem bir müddet sonra susuyor.Ama anneannesi öyle değil.O ne isterse yapıyor.
Ve geçen gün annem bana dedi ki.Yine Damla olumsuz bir şey istemişti ve ben gözlerimle sertçe bakıp beni anlamasını sağladım.O da ağladı.Annemde öyle davranma ileride seni sevmez yoksa dedi.Kızım beni sevmiyecek mi acaba.Yanlış mı davranıyorum bilmiyorum ki.Bu çocuklara nasıl davranmalı.Onların sevgisini her daim duyumsamak için her istedikleri yapılmalı mı?offfffffff kötüyüm anlıyacağınız.Çocuk yetiştirmek ne kadar zor.
Bu aralar neler yapıyor kızlarım.İşte bunları:
-Artık her şeyi anlıyorsunuz.
-O kadar akıllısnız ki.Yapma denilen şeyi yapmamanız gerektiğini bildiğiniz halde yapıyorsunuz. Hem de büyük bir zevkle.
-İki kafadar bir olup mutfak çekmecelerini dağıtıyorsunuz.Ben topluyorum düzenliyorum.O esnaya kadar dokunmuyorsunuz.Ne zaman ki işim bitip çekmeceyi itiyorum.Başka bir iş yapmak için arkamı dönüyorum.Bir de bakmışım siz yine çekmeceyi açıp dağıtmaya başlamışsınız.
-TV nin açma kapama düğmesini öğrendiniz.O kadar çok yapıyorsunuz ki bunu.Bir de bu *2 olunca mecburen düğmeyi bantla kapamak zorunda kaldık.
-Kucağımızdayken ışıkları açıp kapayabiliyorsunuz.Hatta asansörü bile çağırabiliyorsunuz.
-Bir kaç kez çikolata yediniz ve bayıldınız buna.bir de çubuk krakeri çok sevdiniz.Elinizde krakerle dolaşıp yerlere ufalamayı çok seviyorsunuz.
-Geçen gün ilk kez tane tane ayıklanmış nardan yediniz.yemek yerken en ufak bir tanecik bile gelse ağzınıza çıkaran siz, çekirdekleriyle birlikte o narı nasıl yediniz hala inanamıyorum.Ben hep diyorum ama işinize gelen şeyleri öyle güzel yiyorsunuz ki.İş sağlıklı yemeğe gelince maalesef.
-Karya yürüme çalışmalarına ağırlık verdi.Artık 4-5 adım atabiliyor oda.Daha önce hiç üzmüyordu kendini.Ama akrabamızın oğlu Efe ve Damlayı birlikte yürüken görünce sanırım heveslendi.Ve o da başladı çalışma yapmaya.
-Benim odama girip parfümlerimi ve daha bir çok şeyimi kurcalamaya bayılıyorsunuz.
-Koltuklara tırmanmak için müthiş çaba sarfediyorsunuz.Az biraz destekle bu işi de layıkıyla yapıyorsunuz.
-TRT 4 deki Gece Bahçesi en sevdiğiniz program.En sevdiğiniz karakterlerde absi dayzi ve igil pigil.
-Müzik vazgeçilmeniz ama en sevdiğiniz şarkı hala İsmail YK Bas Gaza ve Hadise Düm Tek.
-Hala en sevdiğiniz çorba Yayla çorbası
-Karya uyurken emzik emiyor.Ama uyanınca hemen ağzından çıkarıp bize veriyor.Çünki uyanıkken emzik emilmeyeceğini öğrendi.
-Karya benim eşyalarımı alıp kokluyormuş.evdekiler öyle söylüyor.Damla ise babasınınkileri.
-Yeni bir şey giydiğiniz zaman onların yeni ciciler olduğunu anlıyorsunuz
-Evdeki bilumum eşyaları gösterip onların ne olduğunu soruyorsunuz.
-Islak mendilleri alıp evde temizlik yapmaya başladınız.Önce yüzünüzü sonra yerleri sonra da TV ve sehpaları
-Susadığınız zaman suyunuzu istiyorsunuz.
-Damla uyumak istemediği zaman pijamalarını giymeyi reddediyor ve battaniyesini üzerinden atıyor.İki gündür ayakta sallanarak uyuyor.
-Damla hala peluş battaniye canavarı.O olmadan uyumak istemiyor.
-İkiside çıplak ayaklarını ve bacaklarını çok seviyor.
-Dişlerine sürdüğüm Calgeli yemeğe bayılıyorlar.
-Karya'nın 8.dişi 5 Ocak ta çıktı.

İşte yaptıklarınız.her geçen gün değişik şeyler yaparak bizi şaşırtıyorsunuz.
Artık sizlerle oynamak büyük keyif bizim için de.Sizi çok seviyoruz annecim.

23 Ocak 2009 Cuma

SÜT KONUSU. AMA HANGİSİ?????

Kayınvalidemin hastanede yattığından bahsetmiştim.
Doktoru ona günlük şişe sütünü mutlaka kaynatıp için demiş.
Günlük şişe sütleri güya sağlıklı değilmiş.Ama benim aklım ermedi bu işe.
Araştırdım.veeeee bu konuyu araştırırken bu yazıyı buradan buldum.
Yorum sizin.Benim aklım iyice şaştı.
İşte o yazı:

"""Bizim çocukluğumuzda, bırakın ‘kutu sütlerini’ ‘şişe sütü’ bile icat edilmemişti. Sütü de bir çok başka şeyi de, meselâ yoğurdu… hatta balığı bile kapıdan geçen seyyar satıcılardan alırdık.Sütçüler genellikle atlarının iki tarafına astıkları güğümlerle satış yaparlardı. Kupa şeklinde galvanizli tenekeden değişik boylarda ölçekleri olurdu; biz evden tencere ile gider annemizin istediği kadar süt alırdık. Sütü aldıktan sonra onu hemen ocakta kaynayıncaya kadar ısıtmak biz çocukların görevi idi. Ateşteki süt kaynamaya başlayınca da taşmaması için ocağı biraz kısar ve kabaran sütün köpüklerinin üzerine üflerdik. Sonra sütü ateşten indirir ve bir süre beklerdik. Ancak iyice soğuduktan sonra buzdolabına (demek ki buzdolabı varmış o zaman) koyardık. Sütün üzerinde neredeyse yarım santim kalınlığında kaymak oluşurdu. Devir kutu sütü devri Zamanımızda en çok tüketilen kutu sütleri. Bunların gazetelerde, televizyonlarda, sinemalarda… her gün her yerde müthiş reklâmları yapılıyor. Ayrıca, bu sütleri öyle eski usul kaynatmaya gerek yok, çünkü bunlar UHT denilen sistemle, yani çok yüksek ısılara maruz bırakılarak, meselâ 135-150 derecede 2-4 saniye tutularak içlerindeki tüm mikroplar öldürülüyor. Bu sütler kutuları açılmadığı taktirde 4 ay bozulmadan kalabiliyorlar. Ağzı kapalı günlük şişe sütlerine gelince. Bunlar pastörizasyon denilen bir yöntemle, meselâ 72 derecede 15 saniye tutularak mikroptan arındırılıyor. Şişe sütlerini hem her markette ve her zaman bulmak mümkün değil ve hem de bunların ömürleri kutu sütüne göre çok kısa; ancak 3 gün. Günümüzde büyük şehirlerde artık açık süt veya çiğ süt bulmak neredeyse imkânsız. Satılsa da alan da olmaz herhâlde, çünkü bunların ‘hastalık yapan mikrop saçtıklarına’ dair müthiş bir negatif propaganda var. Tabii bir de günümüz insanının, kapıdan sütçünün geçmesini bekleyecek… sütü alıp ocakta ısıtacak zamanı ve sabrının olmadığını da hesaba katmak lâzım. Zurnanın zırt dediği yer Sütün içilmeden ve değişik şekillerde kullanılmadan önce yüksek ısılara tabi tutulmasının sebebi, içinde bulunabilecek zararlı mikropların öldürülmesi; başka bir deyişle sütün ‘kesilmesinin’ önlenmesidir. İşin püf noktası da burada zaten. Sütte hastalık yapabilen mikroplar bulunabildiği gibi, probiyotikler de denen vücut için faydalı ‘dost mikroplar’ da bulunuyor. Bunlar, bırakın hastalık yapmayı, tam aksine sağlıklı yaşayabilmemiz için mutlaka gerekli olan mikroplar. Bağırsaklarımızdaki mikropların yüzde 85’ inin bu dost mikroplardan oluştuğunu ve bunların hastalık yapıcı olanlarının üremelerini önlediklerini de belirtelim ki, mesele daha iyi anlaşılsın.İşte, bu ısıtma işlemi sırasında da zararlı mikroplarla beraber ‘sütü süt yapan’, onu asıl faydalı kılan probiyotikler ve bunların ürettikleri enzimler ve vitaminler de istenmeden tahrip oluyor. Isıtma yöntemleri içinde sağlığımız açısından en iyisi bizim çocukken yaptığımız ‘süt pişirme’ işlemi, yani sütün bir taşım kaynatılması. Pastörizasyon ve özellikle de UHT denilen yöntem ise ‘iyi-kötü-çirkin tüm mikropları’ öldürdüğü için sütü süt olmaktan çıkarıyor. Çünkü, süt içinde bulunan probiyotikler sebebiyle çok faydalı bir içecek, onları yok ettiniz mi inek sütünün sinek sütünden bir farkı kalmıyor. Gelelim neticeyeVarsa ve güveniyorsanız daima açık sütü tercih edin, yoksa şişe sütü, o da yoksa kutu sütü alın.

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi
ahmetrasimk@mynet.com"""""

KARMAKARIŞIK RUH HALİM

Bugün İzmir'de yağmur var.Bir kaç gündür hava çok güzeldi.Sanki bahar havası.
Ama bugün hava hala sıcaklık bakımından iyi sadece yağmurlu.
Bir kaç gündür net bağlantımda sorunlar yaşıyorum.Ve bu da benim değişik şeylerle ilgilenmeme yol açıyor.Öncelikle müzik dinliyorum.Ki bu benim en sevdiğim şeydir.Ama uzun zamandır yapamıyordum.Şöyle kendi halimde kimse olmadan müzik dinlemek.kendimle başbaşa kalmak.
Bu aralar onu yapıyorum.İyi ki şu kulaklıklar çıkmış.İş yerimde takıyorum kulaklıklarımı.Açıyorum müziğimi.kendimle başbaşa keyif yapıyorum.Şu an favorim Ferhat Göçer.Bir kaç şarkısına aşık oldum resmen.Nasıl güzel.Nasıl duygulu.Müziği sözleri mükemmel.
Zaten adamın sesine diyecek bir şey bulamıyorum.Allah vermiş işte.İşte sevdiğim şarkıları.

BİRİ BANA GELSİN
Saçmalama ne olur çare çok
Nasıl gidersin?
İstediğin her şey sanki yok
Değer mi dersin?
Başkaları bilmez, görmez zor
Nasıl bir duygu
al elini kalbime bir koy
İşte gerçek bu
Her yer soğuk, hep karanlık
Kendi kendime tarifsiz
Ayrılmamız çok gereksiz
Şimdi uzaktan sebepsiz
Biri bana gelsin o da sensin
Beni kırmış olsan da
İkimiz de aşık bir tek farkla
Benimki senden biraz farkla

Ve işte en sevdiğim, en beğendiğim, beni en çok etkileyen şarkı bu.
Durup durup bu şarkıyı dinliyorum.Hiç bıkmadan, usanmadan.
Sanki müziğini çok eskiden tanıyorum.O kadar tanıdık bi tınısı var ki.
Beni çok uzaklara götürüyor.Bu şarkılar ahh bu şarkılar..
İnsanda nelere yol açıyor.Gençliğimi mi özledim ne.

SEN SÖYLE HAYAT
Su gibi akıp gitti yıllarım
Aşkı ararken bitti bütün yollarım
Bomboş kaldı zamanla avuçlarım
Ben hep bekledim hiç giden olmadım
Hazırım kendimden geçmeye
Aşk isterse kelebek ömrü kadar kısa sürsün
Dönemem artık senin olduğun şehre
Kanıyor mazi içimde öylece
Görmeden duymadan mümkün mü yaşamak?
Ellerin dokunmadan
Aşk yalan mı gerçek mi
Sen söyle hayat.

İnsanı bu hale getiren şarkılar mı yoksa yıllar mı?

22 Ocak 2009 Perşembe

BENİM GÜÇÇÜK HANFENDÜLERİM

Bunlar benim küçük hanımefendilerim.
Yakın dostlarımız Kadir ve Suzan çiftine misafirliğe gitmiştik.
Az biraz severiz kendilerini.Suzan benim iyi arkadaşlarımdan biridir.
Onların Yağmur isminde çokk tatlı bir kızları var şu an 2,5 yaşında.
Bu şapka Yağmur'a ait.Bizde merak ettik acaba benim bızdıklarda nasıl durur diye.
Ve denedik.İşte sonuç:))))




KARIŞIK-DAMLA-KARYA KOLAJLARI



Ne zamandır kolaj yapmak istiyordum ve beceremiyordum.Bu ilk kolaj çalışmam.
pek başarılı olduğumu söyleyemem.Ama yine de fena sayılmaz diil mi.
Alttaki iki tane Damla ve Karya'nın bebeklik fotoları.Yeni doğdukları anlarda var içinde.
ne tatlılarmış kuzularım.Mis kokulu kızlarım.
O anki kokuları hala burnumda.

21 Ocak 2009 Çarşamba

BUDA DAMLA'NIN ANISAL FOTOLARI ve HAVUÇ ÇORBASI



Geçen gün Karya'nın fotolarını eklerken Damla'nın kileri ekleyememiştim.Yani ben çalışmıştım ama onlar çıkmamakta ısrar etmişlerdi.Bugün neti yakalamışken hemen ekleme yaptım.
Bir de geçen gün havuç çorbası yapmıştım benimkiler hiçç beğenmedi.Hilal ablamda ertesi gün içine şehriye katmış ve biraz daha pişirmiş.Alternatif olabilir diye yazdım.O zaman biraz yemişler.Hatta biz bile yedik.Çünki güzel olmuştu.Ama benimkilerin en sevdiği çorba yayla çorbası.Her gün olsa yiyecekler nerdeyse.Şimdilik bu kadar net kesilmeden kaydedeyim ben yazdıklarımı.

19 Ocak 2009 Pazartesi

EĞLENCELİK ANISAL FOTOLAR(Ne Demekse:))





İş yerinde sistemden kaynaklanan sorunlar var ve nette sürekli kesintiler yaşıyoruz.Uzunca bir süre daha devam edicek sanırım.Evden de bilgisayarı kullanamıyorum kızlar sağolsun.Hiç rahat bırakmıyorlar beni.zaten vaktim de olmuyor evde.Bugün bikaç eski foto vardı makinede onları eklemek istedim.Kızları şekilden şekile soktuğumuz anlardan bazıları.Sarı postiş bana ait diil.Ciciannemize ait.O eskiden sarışındı.O günlerden kalan postişi.

17 Ocak 2009 Cumartesi

ÇOCUKLAR İÇİN DOĞRU OYUNCAK SEÇİMİ

Bu gün İkizanneleri.net mail grubumdan gelen bir maili sizlerle paylaşmak istedim.
Hepimizin bu aralar ortak ilgi alanı sanırım bu konu.
çocuklarımızın güvenliği ile ilgili detaylı bilgileri ise buradan takip edebilirsiniz.

"0-6 Yaş Arası dönemde öğrenme kapasitesini gelişimine olanak sağlayan oyuncak önemlidir. Oyun aracılığıyla ve bunu teşvik eden oyuncaklar sayesinde bir çocuk düşünmeyi ve araştırmayı öğrenir,fiziksel becerilerini geliştirir,özgüven kazanır ,iletişime açık hale gelir ve sosyalitesi artar. Çocuğun ilgi ve istekleri doğrultusunda aynı zamanda gelişim seviyesine uygun oyuncakların tercih edilmesi gerekir.
Çocuklara bu konuda da güvenli güvenli araç gereci sağlamak için;
Oyuncakları bir süpermarket yerine, sadece oyuncak satan oyuncak dükkanından seçmeye çalışın.
Tam olarak emin değilseniz satış danışmanına yaş grubuna uygun oyuncak için başvurun.
"0-3 Yaş arası uygun değildir " işaretini gördüğünüzde dikkate alın. Çünkü küçük parçalar içerdiğinden 3 yaş altına uygun değildir. Oyuncaklar ve parçaları emme ve nefesle çekilmeye karşı yutulamayacak boyutlarda olmalıdır.
Minik parçalı oyuncaklar, bilyeler, küçük oyun zarları, sayı fişleri, nişan taşları ve küçük baterileri olan oyuncakların tümü bebeğin erişemeyeceği yerlerde tutulmalıdır. 4 cm.'den küçük nesneler bebeklerden ve küçük çocuklardan uzak tutulmalıdır.
Özellikle 3 yaş altındaki çocuklara alacağınız oyuncaklarda, alev almazlık ve yıkanabilir olma özelliğini taşımalıdır
Üç yaşına kadar olan çocuklar için seçilecek oyuncaklar daha çok yumuşak kumaş ve plastikten yapılanlar olmasına karşılık üç yaşından sonrası için plastik,tahta, karton vb. her çeşit malzeme oyuncak yapımında kullanılabilir.
Boğulma tehlikesi yaratabileceğinden, 1 yaşın altındaki bebeklere tüylü oyuncaklar verilmemelidir. Eğer bir oyuncağın kopartılabilen bir saç yapısı varsa bunlar yutulabilir veya küçük bir çocuğun nefesini tıkayabilir.
Küçük oyuncaklar buzdolabı magnetlerini ağzına alıp yutabileceğinden uzak tutulmalıdır.
Oyuncak ve parçaları, zorlanmaya karşı sağlam ve mekanik dayanıklılığa sahip olmalıdır.
Oyuncakların üzerinde hitap ettiği yaşla ilgili ibare bulunmalıdır.
Oyuncaklar, yutma, teneffüs etme veya deri, mukoza dokusu ve gözle temas etmesi halinde sağlık veya fiziksel yaralanma riski yaratmayacak şekilde olmalıdır.
Oyuncakların ambalajları boğulma riskini içermemelidir.
Suda kullanılacak oyuncaklar çocuğun su yüzeyinde durabilme ve çocuğu suda destekleyecek şekilde tasarlanmış olmalıdır.
İçine girebilen oyuncaklarda, içeriden açılabilecek bir çıkış bulunmalıdır.
Kullanan kişiyi hareket ettiren oyuncaklarda, kolayca kullanılabilen bir fren sistemi bulunmalıdır.
Mermili oyuncaklarda, kullanan kişiyi veya başkalarını yaralama riski bulunmamalıdır.
Oyuncaklar, çocuğun çevresinde yanabilir tehlikeli bir element ve patlayıcı maddeler içermemelidir.
Kimyasal deney setleri, plastik yetiştirme setleri, minyatür seramik atölyesi, mineleme ve fotoğrafçılık gibi kimyasal nitelikli oyuncakların ambalajlarında
"Dikkat, sadece (x) yaşın üstündeki çocuklar içindir. Yetişkin bir kişinin gözetiminde kullanılmalıdır" ibaresi bulunmalıdır.
Paten,kay kay gibi oyuncaklar üzerinde ,"Koruyucu ekipmanla birlikte kullanılmalıdır" ibaresi bulunacak.
Elektrikli oyuncaklar ciddi riskler taşırlar. Büyüklerin olmadığı zamanlarda, çocuklara oynatılmamalıdır. Elektrikli oyuncaklar ve parçaları 24 voltu geçmemeli, Oyuncakların iletken yüzeyleri yanmaya neden olmayacak şekilde tasarlanmış olmalıdır.
Yutulabileceğinden veya bebeğin boynuna dolaşabileceğinden sicimle bağlanmış oyuncaklara da dikkat edilmelidir.
Tutkal seçimine de özen gösterilmelidir."ani"yapıştırıcıları veya zararlı buhar yayanları kullanmasına izin verilmemelidir.
Çocuğun pek çok faaliyetinin yakından izlenmesi gerektiğini unutulmamalıdır. Özellikle büyük ve küçük çocuklar bir arada oynuyor iseler yaralanmaya yol açan pek çok kaza oyuncakların atılmasından meydana gelmektedir. Büyük bir çocuğun oyuncağını, daha küçük bir çocuğun erişemeyeceği yerde muhafaza edin.
Oyuncaklar kırıldığı taktirde kullanılmaları artık güvenli değildir. Eğer tamir edilmiyorsa onları çöpe atmak en iyisi olacaktır.
Küçük boyuttaki, plastik düğmeleri olan, yerinden kolayca kopabilecek; göz, tekerlek veya benzeri parçaları olan oyuncaklar, kolayca yutulabileceklerinden belli bir yaş gurubu öncesinde tehlike yaratabilirler.
Balonlar da bazı durumlarda tehlikeli olabilirler. Patlak balon parçaları veya şişmemiş balon parçaları, şişirme taklidi yapan çocukların solunum yollarına kaçabilir.
Oyuncaklar, boyun ve ayaklara dolanabilecek ip ya da benzeri parçaları içermemelidir. Daha büyük çocukların oyuncaklarında da 20 cm.'den uzun ip ve kayış bulunmamalıdır.
Oyuncaklar, çocukların işitme fonksiyonlarını bozacak karakterde ses ve gürültü üretmemelidirler.
Çocuklardaki saldırganlık duygularını oraya çıkaran silah, kılıç,tabanca gibi oyuncakları tercih etmemeleri önerilir.
Bebeğinizin abisinin veya ablasının oyuncağı ile oynaması güvenli olmayabilir. 6-7 yaş için güvenli olan bir oyuncak 1 yaşındaki bebek için güvenli olmayabilir.
Olabilecek muhtemel kazalara karşı ailelere, Bebek-çocuk ilk yardım eğitimi almalarını öneriyoruz. Kids Safe-T 'nin ücretsiz olarak düzenlediği "Kazalarda İlk Yardım ve Ev Güvenliği" seminerlerine katılabilirsiniz.

Oyuncağı satın aldıktan sonra,
Çocuğunuza oyuncağı kullanılmadığı zaman oyuncak kutusuna konulmasını öğretin, siz veya çocuğunuz üzerine basıp düşebilirsiniz. Ciddi kazalar merdivende oyuncağa basıp düşerek meydana geliyor.
Kırık oyuncakları oyuncak kutusunda düzenli olarak kontrol edip atın.
Pilli olan oyuncakların pillerin oyuncaklarını her zaman siz değiştirin, eski ve yeni pilleri aynı anda kullanmayın, eski piller ısınacaktır.
Patlamış balonları çocuğunuzdan uzat tutup hemen atın. Boğulma tehlikesi içerirler.

Oyuncak Çeşitlerine Göre Öneriler
Karyola için kullanılan oyuncaklar : Bebeğiniz oturabildiğinde veya elleri ayakları üzerinde durabildiğinden artık kullanımları uygun değildir. 20 cm. den uzun kordon, bağcık içermemelidir.
Ses çıkaran oyuncaklar: Bebeğin duyma sistemine zarar verebilir. Bebeğin oyuncağı kulağına yakın tutup çalıştırmasına izin verilmemelidir.
Uçurtmalar: İpinin bebeğe dolaşmaması için dikkatli olunmalıdır.
Salıncak: Sağlam ve dengeli olduğundan emin olunmalı, etrafında yeterince boş alan bırakılmamalı, yumuşak bir yüzey üzerinde kullanılmalıdır.
Şişme havuzlar: Kullanıldıktan sonra boşaltılıp ters çevrilerek kaldırılmalıdır. 5 cm. in üstündeki su birikintileri çocuklar için boğulma tehlikesi yaratabilir.
Kimya setleri 10 yaş üstü çocuklar için uygundur. Çocuğa yanında eşlik edilmelidir.

Oyuncak Malzeme Özellikleri
Boyası çıkan, sivri köşeli, kolay kırılabilen cam veya plastikten yapılmış eşyalar ile kolayca dağılan metal parçalar içeren oyuncakların çocuklar için satın alınmaması önerilir.
Doğal malzemeden yapılmış oyuncaklar tercih edilmelidir (Kil, çamur, plasterin, kum, ahşap oyuncaklar vb.)
Oyuncakların yüzeyleri düzgün, kolay temizlenebilir olmalıdır. Oyuncaklar kesici, kırılgan ve batıcı bir özellik taşımamalıdır.
Oyuncakların yüzeyleri, çocuklar için zararlı kimyasal maddeler ile kaplı olmamalıdır. Oyuncakların yüzeylerindeki kimyasal maddeler (vernikler, boyalar, kaplamalar...) az miktarlarda da olsa, zararlı olabilirler. Bu nedenle, çocuklar için zararlı kimyasal madde içermediği belgeli oyuncakları seçmek önem taşır.
Oyuncaklar, hastalık ve mikrop kapma riskini önleyici temizlik şartlarına uygun olmalı, radyoaktif maddeler içermemelidir.

Oyuncak Standartları

Sağlık Bakanlığı'nca çocuk güvenliğinin tehlikelere karşı korunması için uyulması gereken esasları içeren hazırlanan "Oyuncak Yönetmenliği"ne göre oyuncakların Avrupa standartlarına uygunluğu uygunluk işareti olan "CE" ibaresinin kullanımını zorunlu hale getirmiştir.
Tüm ailelere sağlıklı, mutlu ve kazasız günler dilerim.

Arzu Birinci-Çocuk Güvenlik Uzmanı
Kids Safe-T Çocuk Güvenlik Sistemleri
Tel: 0216 5770421-22
Web: http://www.cocukguvenlik.com.tr
E-mail: info@cocukguvenlik.com.tr

16 Ocak 2009 Cuma

YENİDEN SOBE!!!

Bloguma uzunca bir süre giremeyince takiptede geride kaldım.Dolayısıyla da sobelenmişim ama haberim yok.Sevgili arkadaşım Gülhan' ca beni sobelemiş.Mim konumuz ise masaüstü.Şu an bilgisayarımın resmini çekemiyorum ama hangi temam var onu yayınlayabilirim.Doğumgünü fotomuz var.hem evdeki makinemde hem işyerimdeki makinemde aynı resim var.Son günlerdeki favori resmim bu çünki.
Bendeeeeeee ÇİSE ARSLAN...GÜZEL KIZIMIZIN ANILARI.... Fatma'cığımı ve minik mucize... "inci küçükusta" Binnur'cuğumu sobeliyorum.
Hadi kızlar kolay gelsin bakalım size de.

MOLA

Bu aralar bir şey yazamıyorum bloguma.Bilgisayar sistemimizde arıza var.Ve internette sürekli kesintiler yaşıyoruz.Ne kadar devam edecek ben de bilmiyorum.Şu an bir süreklilik yakaladım.Hemen değerlendirmek istedim.Bu boşlukta eski resim klasörlerimi inceliyordum.Yayınlamadığım o kadar çok resim varmış ki.Ama nasıl eleme yapacağım.
Babaannemiz rahatsız bu arada.Çarşamba günü hastaneye yattı.Tedavisi yoğun bir şekilde başlamış.Antibiyotik tedavisi uygulanıyormuş.Buradan ona geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.Umarım bir an önce iyileşip evimize döner.Kısa kısa kızlardan bahsedeyim.Damla yürümeye başladı.Artık evin içinde küçük bir kedi gibi yürüyor.Ne zaman nerede olacağı belli değil.Anneannesi onların her istediğini yaptığı için Damla bunu çok güzel kullanmaya başladı.Artık ne isterse ağlayarak elde edeceğini biliyor.Ama ben müdahale ediyorum artık.O ağladığında onun istediğini yapmıyacağımı ifade ediyorum ve yapmıyorum da.Bir kaç dakika sonra eğer istediği yapılmassa Damla ağlamaktan vazgeçip ilgi alanını başka yöne kaydırıyor. Karya tay tay duruyor.Ve arada minikte olsa cesaretini toplayıp bir iki adım atıyor.O çok temkinli olacak.Her ilki önce Damla deneyip Karya gözlemleyip öyle yapıyor.Damla emekleme aşamasında sürünüyordu.Karya inceledi inceledi ve o normal çocuklar gibi emeklemeye başladı.Damla ondan sonra sürünmeyi bırakıp normal emekleme aşamasına geçti.Şimdi yine aynı şey olacak diye ümit ediyorum.Karya birden kalkıp yürüyecek sanırım.Her şeyi anlıyorlar artık.Yapma demekten, kızmaktan, şımartılmaktan her şeyden haberleri var.Ve herşeyi yemek istiyorlar.Ben de herşeyden tattırıyorum onlara.Dün çikolata yiyecektim.(Dido) O arada Karya kaka yapmış.Çikolatayı geçici olarak Damlanın eline verdim oyalansın diye.Bende Karyanın altını değiştirdim.Gittim elimi yıkadım ve döndüm.Bunlar çok kısa sürede yapılan şeyler.Döndüğümde Damlanın ağzı çikolata bulaşığı olmuştu bile.Kaşla göz arasında çikolatanın paketini yırtıp yemeğe başlamış.Elinden aldım paketi kaldırmak için birde baktım paketin yırtılan kısmı Damlanın ağzında.Ağzıyla kopartmış ve yemiş.Allahtan diline yapışmış.Ya yutsaydı ya boğazına yapışsaydı o parça.Allah koruyor bu çocukları.

9 Ocak 2009 Cuma

BU GÜNÜMÜZ-TAHLİL MUAMMASI

Eşimle kaç gündür kızları doktora götürmek için planlar yapıyoruz.Ama bir türlü vakit ayıramadık nedense.Hep bir şeyler çıktı.HAvalar çok soğuktu.Sürekli sağanak halinde yağmur yağdı v.s.Neyse dün dedik hadi yarın götürelim.Önce kan ve idrar tahlillerimizi yaptıralım bir poliklinikte elimizde olsun.Onları da alıp doktorumuza-henüz olmayan (çünki önceki doktorumuzu değiştirmeye karar verdik bazı nedenlerden dolayı) ama olması için son hızla araştırmaları devam eden ve sanırım artık bir isim konusunda son aşamaya geldiğimiz doktorumuza gösterelim.Dün akşam kızları erkenden yatırdık.Gündüz bir kere uyumuşlar çünki.
Onu da ben tembihlemiştim evdekilere.Gece uyumuyorlar belki gündüz uykusu fazla geliyordur diye.Neyse erken dediğim de saat 21,30.benimkiler saat 22,30-23,00 den önce uyumuyor.Hatta son günlerde Damla iyice abartıp gece 00,00 lara kadar oturmaya başladı.Uyutmak istersek ağlıyor.Konumuza dönelim.Saat 22,00 gibi uyudu ikisi de.Bende yataklarına götürdüm yatırdım.
bende yorgunluktan dedim erkenden uyuycam.Yattım büyük bir hevesle.Yarım saat sonra Karya mızıldadı.Emziğini verdim ağzına.Yok hala mızıldıyor.Su verdim içti.Emziğini de aldı.Uyudu.Bu arada Damla da Karya'nın sesine uyandı mızıldandı o da su içti ve uyumaya devam etti.Aradan bir kaç dakika geçti bööööğğğğ diye bir sesle irkildim.Karya'nın midesi bulanıyor.Hemen kaldırdım.Elime biraz çıkardı.Baktı az gelmiş elime yeterli diil, ben bu yatağı ve etrafı nasıl kirletirim derkennnnn tekrar ve daha şiddetli bir böööğğğğğ le her yerimiz battı.Ama kuzum nasıl korktu, nasıl ağladı anlatamam.Çok fenaydı çok.Onun ağlamaları Damla'yı da uyandırdı ve Damla kardeşini öyle görünce daha çok korktu sanırım ve daha çok ağlamaya başladı.hemen temizledik Karya'yı.Salona götürdük biraz oyalandılar ve onu uyuttuk salıncağında.Ama Damla ne mümkün.Babasının peişinde dolaşıp duruyor.ninni söylüyorum kuzuya.Sözleri şöyle.
Dandini dandini danalı bebek.
Elleri kolları kınali bebek.
Annesi babası çok sever.
Uyusunda büyüsünde nazlı bebek.
Benim sıpa kızım babası kısmına daha gelmeden başlıyor bab demeye.Babası gelsin alsın kucağına gezdirsin istiyor.Babaya odaya girme yasağı koydum sonrasında ve o da salıncağında zorla da olsa uyudu.Sabah kızlar uyanınca ikisine de azcık kahvaltı ettirdik.Bu arada Hilal Ablam Karya'nın idrarında koku var gibi dedi.bende farketmiştim ama yediklerinden olabilir diye önemsememiştim açıkçası.Bizim daha önce idrar yollarımızda enfeksiyon olduğu için bu konu beni çok korkutuyor.Hemen idrar poeştlerimizi taktık örnek alabilmek için.Daha evden çıkamadan Karya idrarını yaptı ama poşete diil üstüne başına.dedik hadi poliklinikte tekrar alırız inşallah.İnşallah diyoruz çünki kızlardan idrar örneği almak çok zor.ben her defasında 5-10 adet poşet heba ediyorum.Kliniğe gittik laborant ablamız ben takayım dedi poşetleri.Bizim beceremediğimizi düşündü heralde.Damla zaten poşet takılırken bastı yaygarayı.Ardından da kan alınırken ortalığı ayağa kaldırdı.Karya da çok ağladı ama Damla kadar diil.İkisini aynı anda o ortamda bulundurmamaya çalışıyoruz.etkilenmesinler diye.Ama biri ağlarken mutlaka diğeri de ağlıyor işte.İdrar örneği alabilmek adına uzun bir süre kaldık kinikte.Bu süre zarfında belimiz koptu.Canları yanan kızlar kucaktan inmedi bir türlü.Kan tahlillerimizi yaptırdık ama maalesef idrar örneği alamadık.Kan değerlerimizde önemli bir sorun yok dedi klinikteki dr.Bakalım kendi dr umuz ne diyecek bu duruma.Akşama eve giderken yine bir dolu idrar poşeti almam gerek.Hummalı bir çalışma beni bekliyor.

8 Ocak 2009 Perşembe

ECE'YE GEÇMİŞ OLSUN!

Canım arkadaşım Ece' m mucizem... hasta olmuş.
Minik Ece'ye acil şifalar diliyor ve tez elden iyileşmesini istiyoruz.
Allah'ım ne olur minikler hasta olmasın.
Kıyamıyorum onlara.

İŞ YERİ FOTOLARIMIZ

geçen haftasonlarından birinde, bir cumartesi günü babamız çalışıyordu.
Tarih 27 Aralık 2007. Babaannemizin Kıbrıs tan döndüğü gün.Babamız havaalanına gidip annesini aldı ve birlikte eve geldiler.Bizde ne yapalım diye düşünürken hadi kızları da alıp ayakkabı bakalım diye düşündük.Hava kapalı ve buz gibiydi.Sıkı sıkı giydirdik.Ve dışarı çıktık.Ayakkabılarımızı apar topar aldık ve ordan iş yerimize gittik.Ben bir üst katta çalışıyorum.
Ama kızlarımdan dolayı haftasonları mesaisine gitmiyorum.Bu fotolar babamızın katındaki görüntüler.
Karya her zaman ki gibi bakışlarıyla anlatıyor dimi:))
Şu masumluğa bakın yaaaa...
Bu şaşkın ifade neden acaba?
Burda Işık teyzesinin masasında delirdiler.Bilgisayar ve müzik ikisi bir arada olunca yetti kızlarıma.

Damla Müzeyyen teyzesinin kucağında.

Damla bir an önce Karya nın yanına bilgisayara gitmek için can atıyor.

7 Ocak 2009 Çarşamba

MİM'LENDİM!!!

Sevgili arkadaşım blogdaşım Ece' m mucizem... blogunun sahibi ve çok tatlı Ece'nin annesi Belkıs'cım beni mimlemiş.Bu benim ilk mim'lenmem ve heyecan yaptım açıkçası.Belkıs'ın beni mimlediğini dün gördüm ve ne yapıcağımı düşündüm.Sorulara nasıl cevap verecektim.Sabah işe gelince ilk işim sorulara bir göz atmak oldu.Şimdi de gelelim bu sorulara.



1-En sevdiğiniz kelime?

"Anniiiiiiii kızlarımın deyimiyle."

2-En nefret ettiğiniz kelime?

"Anladın mı? diye sorulunca bana bütün cinlerim tepeme çıkıyor.Niye anlamıyayım kardeşim

ben salakmıyım.Yada öyle mi görünüyorum acaba"

3-Sizi ne heyecanlandırır?

"Hayatımda yaşayacağım her ilk beni heyecanlandırır.Şu mimlenme olayı bile beni

heyecanlandırmaya yetti mesela"

4-Heyecanınızı ne öldürür?

"Aynı heyecanın benimle birlikte paylaşılmaması."

5-En sevdiğiniz ses nedir?

"Kızlarımın gülme sesleri.Bayılıyorum onların kahkahalarına.Hele Karya'mın gülerken

çıkardığı enteresan bir ses var.Çok ilginç gerçekten.Siz de duysanız eminim bayılırsınız."

6-Nefret ettiğiniz ses nedir?

"Havalı korna dedikleri korna sesi.Hadi normal korna sesine bir nebze de olsa alıştık. Ama

şu havalı kornayı çalan kamyoncuyu bir elime geçirsem var ya. Bilmiyorum ne yaparım

artık. Adam tam da kızlar uyurken ya da uyumaya çalışırken basmıyo mu şu kornaya.

Şeytan diyor git yapış gırtlağına."

7-Hangi mesleği yapmak istemessiniz?

"Kesinlikle öğretmenlik yapamam ben.Çok tahammülsüz bir insanım.Birisine bir şey

öğretemiyorum.Bir şeyi saatlerce anlatamam ben.Ve de defalarca hiç bana göre diil."

8-Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz?

"Zamanda yolculuk yapabilmeyi isterdim.Böylelikle sorunları kökten daha başlamadan

çözmeye çalışırdım.
9-Kendiniz olmasaydınız kim olurdunuz?

"Yine kendim olurdum .Ben beni seviyorum çünki."

10-Nerde yaşamak isterdiniz?

"Eşimle en büyük hayalimiz bir sahil kasabasında yaşamak.Er geç bu hayalimizi

gerçekleştireceğiz.Buna inanıyoruz.Şu an bazı sebeplerden dolayı bu konuya engellerimiz

var ama inşallah bu engeller ortadan kalktığında çok ciddi düşüneceğiz bu konuyu."

11-En önemli kusurunuz nedir?

"Çok asabiyim her şeye o kadar çabuk sinirleniyorum ki.Biraz daha relax olmam lazım.

Bir de küs kalamıyorum ben.Birisine küstüğüm zaman özelikle de eşime içim bir tuhaf

oluyor.Normalde çok konuşan bir insan da değilim ama konuşamamak bana dokunuyor

sanki.Ne anormal bir davranış.Küs işte tadını çakır demi.Azcık yap kaprisini.Nerdeeee.."

12-Size en fazla keyif veren kötü huyunuz hangisidir?

"Kötü örnek olmamak adına buraya yazmıyorum."

13-Kahramanınız kim?

"Eşim.Kahramanım olmasaydı zaten evlenmezdim onunla:)"

14-En çok kullandığınız küfür nedir?

"Herkes gibi sinirlendiğimde ufak çaplı sözcükler çıkar ağzımdan"

15-Şu anki ruh haliniz nasıl?

"Depresif (Uykusuzum ve canım sıkkın), agresif."

16-Hayat felsefinizi hangi slogan özetler?

"Gencim, güzelim, ikizannesiyim ama UYKUSUZUM"

17-Mutluluk rüyanız nedir?

"Kızlarımın sağlıklı, sıhhatli ve mutlu olarak büyümeleri.Onların mutluluğu benimde

mutluluğum çünki"

18-Sizce mutsuzluğun tanımı nedir?

"Kızlarım hasta olduğunda çok mutsuz ve agresif hissediyorum kendimi."

19-Nasıl ölmek istersiniz?

"Kesinlikle acı çekmeden ve uyurken.Farketmeden yani.Bi bakmışım ölmüşüm. Ama ölmek

ve ölmeyi düşünmek için çok erken.Daha çokk işim var.Yeni anne oldum.Tadını

çıkarmalıyım.Onları büyüteceğim, eğiteceğim.Sağlıklı olmaları için elimden geleni

yapacağım.Oooooooo daha çokkkkk işim var benim. Şaka bir yana kızlarımın büyüdüğünü

ve evlendiğini çok isterim.Hatta torunlarımı bile görmeyi çok isterim.Ama eşimle birlikte.

Allah herkese evladının mutluluğunu göstersin.AMİN."

20-Öldüğünüzde cennete gidersiniz Tanrı'nın size kapıda ne söylemesini

istersiniz?

"Çok iyi bir anne oldun"



bende MEHMET EREN'LE YOLCULUK blogunun sahibi sevgili arkadaşım Cavidan'ı mimliyorum.

Kolay gelsin Cavidan'cım

5 Ocak 2009 Pazartesi

BİR İLK DAHA












Biraz önce yazmayı unutmuşum.Kızlarımın yeni bir keşfi var.
Koltuğa tırmanmayı başardı ikisi de.geçen gün Damla'yı anneannesi destekle çıkarmıştı.
Damla bu durur mu?Dün çıkmaya çalıştı tabi bizden yardım yok.Çok sinirlendi önce.
Ağladı, isyan etti.Sonra baktı bizden fayda yok, kendi işimi kendim görürüm der gibi.Başladı faaliyete.Ben bu arada Karya nın altını değiştirmekle meşgulüm.Bez paketimiz de o koltuğun altında.Damla bir ara tırmanmaktan vazgeçip o bezi çıkarmak için uğraştı.Çıkarıp dağıtacak ortalığı.Baktı ki çıkaramıyor bıraktı çocuğum öylece.Ben Karya nın altını almaya devam ediyorum.Sanmayın saatler sürüyor hepsi çok kısa sürede oldu bu olayların.Bir ara kafamı kaldırmamla ağzımın bir karış açılması bir oldu.Damla koltuğun tepesinde iki adım attı ve pattt yerde..O nasıl çıktı koltuğun üstüne, nasıl hızlı hızlı koşturdu ve nasıl düştü diye aklıma onlarca soru sıralanırkennnn, meğer o dışarı çıkarmaya çalıştığı bez paketini kendine basamak olarak kullanmış.Karya onu görünce durur mu o da aynı yolla çıkmaya çalıştı.Ama ben bez paketini ortadan kaldırıp kendi ayağımı onlara basamak olarak kulandım.Yanlarında da gözetmen olarak kaldım tabi.Bir de koltuğun aşağısına koltuk minderlerini koyduk ne olur ne olmaz diye.
O koltuğun üstünde nasıl oynadılar,nasıl eğlendiler anlatamam.Kahkaları ortalığı çınlattı resmen.
Birbirlerinin kucağına yatmalar.sarılmalar vs.yeni bir şey daha keşfettik.Hadi hayırlısı.Bundan sonra daha dikkatli olmamız gerekiyor anlaşılan.Bu arada Karya da artık tay tay duruyor ve bir kaç adım atıyor tek başına.Damla yürüdükçe onun çok hoşuna gidiyordu.Gülüyordu Damla ya ama şimdi kendi yürümeye çalışırken o kadar eğleniyor ki.
İlk adım ayakkabılarımız işe yaradı demek.Daha önce Karya basamıyordu.Basmasında problem vardı.Doğum günü hediyesi babaannesinin verdiği parayla ilk adım ayakkabılarımızı aldık.
Güle güle sağlıkla giysinler kızlarım.Anneannemiz de sıcacık yatsınlar diye yorgan ve nevresim takımı almıştı kuzulara.İkisine de burdan hediyeleri için teşekkür ederim.İyi ki varsınız.
Yukarıda bezlerimizi dağıtma fotolarımız var.Aşağı koyucaktım ama yazıyı önce yazıp fotoları sonra ekleyince olan oldu.Ne yapalım böyle kalsın artık.





YENİ BİR HAFTA, YENİ BİR KİTAP

Bu gece yine pek iyi uyuyamadık.
Damla'm çok huzursuzdu.Anlayamadım nedenini.
Üst dişler patladı artık.Sadece biraz daha çıkmaları kaldı.
Özlemişiz birbirimizi.Bütün hafta sonu tadını çıkardık.
Kucak kucağa, sarmaş dolaş.
Bu arada yeni bir kitap daha bitirdim.Onu da yazmalıyım buraya.
Piraye-Canan TAN.
Çok çok etkilendim ben bu kitaptan.Bitireli günler oldu ama hala söyleniyorum.
Hala aklımda.Kızıyorum, öfkeleniyorum.Sorguluyorum.
Okumadıysanız lütfen okuyun.
Hamileliğimde alıpta okuyamadığım bir sürü kitabım var elimde.
Şimdi Kiraze'yi okumaya çalışıyorum.Solmaz Kamuran'ın.
Biraz ağır başladık ama sanırım yoluna girmeye başlıyor.
Konu olarak güzel başladık.Bakalım sonucu ne olucak.Yazarım size.

eski fotolarımızdan bir kısmını aktarmamışım buraya.
İşte onlardan bir kaçı.

Çorapları ve pijamaları çıkınca deliriyorlar.
Sanki ayaklarını ilk kez görüyorlar.
Ayaklarına nasıl bakıyorlar kuzularım.
Karya'cımın üstüne mutfak sandalyesi düştüğünde.
Göz altı kızarmış vaziyette.
Dün de aynı şekilde sandalye Damla'nın üstüne düştü.
Ama büyük tesadüf ki o esna da ben onlara muhallebi yapmak için
dolaptan sütü çıkarmak üzere o yöne doğru gitmişim ve zamanlama mükemmel.
Sandalye benim ayağıma çarpıp hızını kesti ve Damla'nın üstüne öyle düştü.
Nasıl beceriyorlar anlamıyorum.Kaşla göz arasında o mutfak sandalyesi nasıl düşüyor.
Berkcan Abisi ve Karya birlikte keyif yapıyorlar.


Damlacım merakla nereye bakıyor acaba

Damla ve sıcak su torbası.İlginç bir şey gördükleri zaman asla affetmiyorlar.


İşte Damla ve meşhur mutfak sandalyemiz.


Karya ve Babası.Karya'nın gözü nerede bilin bakaılm.
Bilgisayar delisi oldu benim kızım.Gözünü ayıramıyor ordan.


2 Ocak 2009 Cuma

YENİ YIL VE BİR İLK VE BİR KİTAP TAVSİYESİ

Artık 2009 dayız.Yeni bir yıla girdik.Ve biz eşimle kızlar doğduğundan beri bir ilki yaptık.
Dün kızları anneanneye ve babaanneye bırakıp A.R.O.G'a gittik.Bizim için acaip bir değişiklik oldu.İlk fikir eşim tarafından ortaya atılınca bir an tereddüt ettim.Ne diyeceğimi bilemedim.Kızlarım olmadan bir yere gitmek içime hiç sinmiyor ama bu konuda da bir adım atmamız gerektiğinin farkındayım. Onlarsız bir şeyler yaptığımda suçluluk duyuyorum.Zaten bütün hafta çalışıyorum ve bu benim içimde büyük bir yara.İşte kendimi suçlu hissetmemin asıl nedeni.Çalışan anne sendromu.Neyse sinemaya gittik.Ben filmi tüm beğenmeyenlerin aksine çok beğendim.Bu benim uzun süredir kesintisiz film izleyemiyor olmamdan da kaynaklanmış olabilir.Ama bana göre çok iyiydi.Hatta ben Gora dan bile daha çok beğendim diyebilirim. Ancakkkkkkkkkk sayın sinema işleticilerinden bir ricam olucak buradan.Lütfen salonlarınızı ısıtınız.Bizim gittiğimiz sinema ne hikmettir anlayamadım buz gibiydi.Ayaklarım dondu.Orada minik çocuklarda var.Lütfen efendim salonları soğuk bırakmayınız.Yazıktır günahtır.2 saatlik eğlence için insanlar hasta mı olsun.
Her neyse biz tekrar konumuza dönelim.Nerde kalmıştık.Hah evet dışarıda olduğumuz süre boyunca kızları aklımdan bir türlü çıkaramadım.Eşime bunu belli etmesemde onlar her daim aklımın bir köşesinde yer yapmış durumda.Acaba uyuyorlar mı?Acaba yemek yediler mi? Acaba beni arayıp ağladılar mı? gibi sorular kafamdan hiç çıkmıyor.Halbuki onlar gayet memnun hallerinden.Evde her istediklerini yapan bir anneanne ve babaanne var.Onlar da bunun gayet bilincinde ve bunu çok iyi kullanıyorlar.
Bu arada hemen okuduğum kitaplardan bahsedeyim.Hazır aklıma gelmişken.
Geçen gün Bin Muhteşem Güneş adında bir kitap okudum.Yazarı Khaled Hosseini.Hikaye Afganistan'da geçiyor.Orada yaşayan insanların özelikle kadınların başından geçen bir öykü.Savaşın içinde geçen acı dolu yıllarve bir aşk öyküsü.Ben çok beğendim.Size de tavsiye ediyorum.Şu an elimde Piraye var.Canan Tan'ın.gayet iyi giden bir kurgusu var.Elimden düşürmek istemiyorum.Vakit buldukça-ki vakit bulmak çok zor-belirli yerlerde okuyorum.Kızlardan ancak fırsat bulabildiğim tek yer.Ama ben en başından beri orada kitap okumaya bayılırım.Neyse şimdi rahat rahat okuyabiliyorum çünki kimse bana neden orda kitap okuyorsun diye sormuyor.Sorsalarda cevabım hazır.Kızlar rahat vermiyor ki!!!
Dün onların yanında biraz okuyayım dedim.İnanmassınız ama koltuğa bile tırmandılar.O ne azimdi öyle.İkisi birlikte bir yolunu bulup o koltuğa nasıl tırmandı hala inanamıyorum.Benim kızlarımda kitap okumayı çok sevecekler eminim bundan.