31 Mart 2010 Çarşamba

KOMİĞİZ BİZ.....

Biraz önce Belkıs a anlattım.Gülmekten öldürdün beni dedi.Buraya yazayım dedim madem unutmadan.
Pazar günü Galatasaray-Fenerbahçe derbisi vardı.Bizde de lig tv olunca o gün misafirimiz vardı.Kuzenlerim Özgür Emrullah ve Murat geldi eşi Belkısla birlikte.Özgür ve Emrullah gitti maç bitiminde bizde muratlarla birlikte sohbet etmeye başladık.Bir ara M.kızlar nerde diye sordu.Murat'ın oğlu Ozan ben onları banyoda gördüm dedi.Ben fırladım tabi.Koştum gittim banyoya baktım ikiside açmış duşakabini girmişler içine sonra tekrar kapamışlar ve birbirlerine su döküyorlar.Aldım çıkardım dışarı, soyduk giydirdik tekrar.Biz tekrar sohbete başladık.Bir ara bunlar yine kayboldu.Koştum yine banyoya halbu ki bir önceki vukuatta kapıyı iyice kapamıştım.Bunlar yine aynı şekilde aynı yerdeler.Karya'nın elinde maşrafa DAmla'nın kafasından dökmek üzere.Damla'yı kaptığım gibi kendime çektim ve ıslanmaktan kurtardım.Neyse ki bu kez ikiside erken yakalamayla kuru bi şekilde çıktı banyodan.
Muratlar biz gidelim artık dedi.Bizde onları yolcu etmek için kapıya geldik.Bir ara aba aç, aba aç diye ses duydum.Baktım KArya ve DAmla banyo kapısının önünde, Karya DAmla'ya kapıyı açmasını söylüyor.Damla açıyor, giriyorlar ve birlikte yaramazlık yapıyorlar.HAyır benim anlamadığım karanlıkta nasıl görüyorsunuz da giriyorsunuz içeriye.
Dün akşamda çok komik bir şey oldu.Hemen anlatayım.Kızlar çekmecede kraker buldu.Hatta Karya buldu açtırdı gitti Damla'nın eline verdi birlikte yere oturdular yiyorlar.Bir taraftan da oyun oynuyorlar.Ben de fırsat bu fırsat gittim koltukta uzanan M.nin yanına uzandım.DAmla gördü ve anne kalk demeye başladı.M.de krakeri verirsen annen kalkar yoksa kalkmaz dedi.
Bir kaç kez bu şekilde dialog geçti aralarında.En son M.yine Damla'nın anne kalk, anne kalk demelerine krakerini ver bana annen kalksın deyince......
Damla krakerin içinden iki tane aldı eline, paketi getirdi verdi babasına ve anne kalk dedi.
Akıllı kuzum..
Çok güldürdü akşam beni..Çok şükür sağlığı da düzeldi.

27 Mart 2010 Cumartesi

HASTAYDIK VE....ŞİMDİ İYİYİZ....HEPİNİZE ÇOKK TEŞEKKÜRLER..

Hastayız yazımı yazdıktan sonra olanları anlatıcam.FAzla vaktim yok.Evdeyim kızları uyuttum ve açtım bilgisayarı.
Perşembe günü Hilal Ablaya eğer ateşi çıkarsa yada kusarsa mutlaka haber verin.Öğleye doğru aradıar beni.Hemen M.ile çıktık yola.Eve geldik.Hazırladık Damla'yı Karya yı ananesine bıraktık ve hastaneye gittik.Acilden sıra aldık.Çok kalabalık değildi ve hemen sıramız geldi.Gözlem odasına girdik ateşimizi ölçtüler 38,5.Doktor Hanım geldi güzelce muayene etti.Biz bu bayan doktora bir kez daha acilde muayene olmuştuk o zamanda çok beğenmiştim.Şimdi yine çok beğendim.Çok sıcak ve sevgi dolu yaklaşıyor hastalarına.O kadar yoğun olmasına rağmen hepsiyle tek tek ilgileniyor ve hiç sinirlenmiyor.Hemen fitil verildi DAmla'ya.Sonra da serum takılsın dedi.Hemşire geldi Damla'mın eline o zımbırtıyı taktı ama muayene olana kadar gık demeyen kızım o an başladı ağlamaya.Çok canı yandı.Kanlar damladı elinden.O arada iki tüp kan alındı.Sonra biz içeriye geçtik serum bağlandı.Tabi bu arada ben ağlıyorum sürekli.Bir türlü engel olamıyorum kendime.Bir ara Damla hırçınlaştı çıkarmak istedi serumu acıyor diye.Sakinleştirdim battaniyesini verdim.Ara ara uyudu, ara ara uyandı ama hiç ağlamadı bir daha.Elini bile kıpırdatmadı kızım.O kadar zormuş ki bir annenin evladını öyle görmesi.Allah kimseye yaşatmasın ve Allah beterinden korusun tüm çocuklarımızı.
Neyse efendim biz evden çıkmadan idrar tahlili yapırmak istedeğimiz için poşetimizi takıpta gitmiştik.Serum tam iki saat sürdü ve bu süre içinde Damla bir damla çiş yapmadı.Bekledik bekledik yok.Bu arada kan sonuçlarımız geldi.Enfeksiyon göründü.Doktorumuz keşke idrar tahlilinide yaptırabilsek çok beklediniz ama siz bilirsiniz dedi.Bizde bekleyebiliriz sorun değil dedik.MçDamlaya yemesi için bir şeyler almaya gitti.Geldiğinde çişimizi yapmıştık bile.Hemen laboratuara götürdüm.Damlada bu arada güzelce karnını doyurdu.Biz hastanedeyken sürekli evle telefonda konuştuk, annem evde ağlıyor ben hastanede.Bu arada KArya'da kardeşi için sürekli dua etmiş.İdrar sonucumuz da çıkınca doktorumuzla konuştuk idrar yolu enfeksiyonu.İğne yazdı ama önce kültür yaptıralım sonra mutlaka bu gece iğneyi vurdurun dedi.Damla o gece bir daha poşet taktırıp çiş yapmadı ertesi güne kaldı.Dün sabah kalktık Damlayı o idrar bardaklarına çiş yapması için ikna ettik.Altını güzelce temziledik ve bardağa yaptırdık çişini.Ben aldığım gibi hastaneye gittim.Damlayı götürmedim tabi.İdrarımızı bıraktık ve polkliniğe girdim.Oradada bayan doktor denk geldi ona iğne vurdurmak istemediğimi mümkünse şurup tercih ettiğimi söyledim tamam dedi.Ve bize şurup yazdı.O da o kadar tatlıydı ki.
Sonuç itibarıyle ilacımıza başladık ve şu an daha iyiyiz.Hepinize çokk teşekkür ediyorum.Geçmiş olsun dilekleriniz için.Bu arada hangi hastaneye gittiğimi yazayım belki gitmek isteyenler olabilir.
Buca da yeni açılan Buca kadın doğum ve çocuk hastalıkları hastanesi.Yeni açıldı ve kalabalık da değil fazla.

25 Mart 2010 Perşembe

HASTAYIZ

Şu hastalık illeti sonunda bizim eve de geldi.
Damla'm hasta. Sabaha kadar kustu ve ateşlendi.Akşam meyve yerken kusmaya başladı.
Herhalde boğazına takıldı diye düşündüm, yatmadan önce sütünü içtikten sonra da kusunca yine kabız olduğunu ve ondan kustuğunu düşündüm açıkçası.Sonra gecenin 2 sinde uyandık kusmak için.Baktım ateşi de var.Hemen calpol verdim.Beş dakika sonra yine kustu.Tekrar calpol verdim.Yine kustu.Sonra bir daha vermedim.Oyuna çevirdi heralde diye düşündüm. Kusuyor, kalkıyoruz mutfağa gidiyoruz, şurup içiyoruz, elimize kolonya döküyoruz, yatağımıza gidiyoruz ve tekrar kusuyoruz.
Artık kusacak bir şeyi kalmadığında da sabaha kadar öğürdü yavrum. offff umarım çabucak iyileşir Karya ya bulaşmadan.Yoksa vay halime..

22 Mart 2010 Pazartesi

İYİ Kİ DOĞDUN ECE....İYİ Kİ DOĞDUN ECEEEE.....


22 Mart 2008 de bir melek geldi dünyaya.
O meleğin adı Ece...
Bugün tam 2 yaşında.Artık büyüdü abla oldu.
Nice yıllara küçük melek.Gülen yüzün hiçç solmasın emi.
Seni seviyoruz...

18 Mart 2010 Perşembe

EVDEYİM VE GEÇMİŞTEN FOTOLAR









Salı gününden beri evdeyim kuzularımla.Annem KT aldı, kayınvalidem ise hastanede yatıyor.Bende Hilal Ablayla birlikte kuzularımla vakit geçiriyorum evde.Benim evde olmam onlara iyi geldi ama çok huysuzluk yapıyorlar.Sanki ben gidecekmişim gibi davranıyorlar, bu yüzden de bensiz bir şey yapmıyorlar.Onlarla parka gidiyoruz, kaydıraktan kayıyorlar, kumlarla oynuyorlar.Çok eğlenceli aslında.Bir kez daha büyüdüklerine şahit olmak öyle güzel ki.Sabahları birlikte uyanmak da harika bir şey.Şimdi birlikte oynuyorlar.Patates kafayla.
Dün onlara brokoli çorbası yaptım ama ikiside ağzına koymadı.Bu çocuklara yemek yedirmek için ne yapmak lazım bilmem.Var mı değişik güzel tarifleri olan dostlar.Yazarsanız çok sevinirim.
Yukarıdaki fotoları Gizem yazın çekmiş.Bana dün yolladı.Bakın bakalım yazdan kalan fotolara da içiniz ısınsın bu soğuk günlerde.

12 Mart 2010 Cuma

KRİZLERDEYİZ....


Allah'ım kabus gibi bir akşam yaşadık yine.
Damla krizdeydi.Bunda kabız olmasının etkisi varmı bilemiyorum.Damla gerçekten zor bir çocuk buna bir kez daha şahit olduk.En küçük bir olayda bile ağlama kapasitesine sahip.
Ama şu bir kaç gündür huysuzluğu üstündeydi.Dün tavan yaptı.Ne olduğunu anlayamadım.Gayet güzel oyun oynuyordu.Sonra Karya'nın bezini değiştirdim.BAktım Damla'nın da değiştirilmesi gerekiyor.Hadi gel annecim senin bezini de değiştirelim dedim ve kıyamet koptu acıyorr dedi önce tabi ben bıraktım acıyoru duyunca.Ama başladı ağlaması.Anneannesi geldi onda da ağlıyor.O kadar uzun sürdü ki ağlaması.Babası avutmayı denedi biraz avundu sonra yine başladı.Ama bir müddet sonra kendiliğinden sustu.Aradan biraz zaman geçti yine başladı huysuzluğu.Wc ye gittik birlikte.Karya klozete oturdu Damla da lazımlığa çişini yaptı vay efendim kendi dökecekmiş diye başladı ağlamaya.Ama ne ağlamak.Çığlık çığlığa, tepine tepine..Evin içinde ordan oraya koşturarak.
Sabrımı fazlasıyla zorladı yani akşam.Neyse ki uyudu da ağlama krizimiz dün itibariyle bitti.Bugün bakalım neler yaşıyacağız.

10 Mart 2010 Çarşamba

BATTANİYE KRİZİ

İşte krize neden olan battaniye....


Damla'nın battaniye sevdası malum.Battaniyesi olmadan hiç bir şey yapmaz.Biz Ağustos sıcağında bile battaniyemizi yanımızda taşıdık.Plajda bile battaniyemiz yanımızdaydı.O kadar kıymetli yani.
Yıkandığında bile büyük olay olurdu evde.Neyse dün Damla Hilal Abla'ya kendisi vermiş battaniyesinin yıkanması için.eeee eeee demiş.Ve Hilal Abla da yıkamış.Bu arada Damla KArya'nın battaniyesiyle dolaşmış ve Karya da ses çıkarmamış.Ben eve gittiğimde Damla bana kendi battaniyesinin yaş olduğunu sürekli tekrarladı.Ve gece uyurken yetişmesi için de peteğin üstüne koyuldu battaniye.Uyku saatimiz geldi.Damla'nın battaniyesi kurudu.Eline verdim ama battaniyesini yaş diye istemedi.Israrla Karya'nın battaniyesiyle uyumak istedi.Ama KArya'da kendi battaniyesi için diretince evde küçük çaplı bir kriz yaşandı.İkiside aynı battaniye için ağlıyor.
Karya'yı o kadar zor ikna ettik ki.Hatta çocuğumu kandırmak zorunda kaldık.Babasıyla uyuyacaktı.Odada lamba sönük olduğu için ben Damla dan alıp getirdim diye verdim battaniyeyi ve oda karanlıkta anlamadı.Bu vesileyle sorun çözülmüş oldu.İki sıpa arasında uzlaşma sağlamak ne zormuş.Bunlar biliyorum ki henüz iyi günlerimiz.İleride kimbilir ne için ne kavgalar yaşanacak evde.

5 Mart 2010 Cuma

ETİ BROWNİ İNTENSE


İki gündür müdavimi oldum.Tesadüfen gördüm ve tattım.
Ama bayıldım çokkkkk güzel..
Gerçekten çikolatayı seviyorsanız ama yoğun çikolata tadını beğenirsiniz.
Çünkü çikolatayı seven ama bu tadı ağır bulan arkadaşlarım oldu.
Bense süper buldum..Hatta dün üst üste iki tane Eti Browni İntense yuttum.
Ondan sonra da Allah'ım ben nasıl kilo vereceğim diye kara kara düşünüyorum.
Ama pişman değilim.Yine yaparım.HAtta yapacağım.Öğlen alayım bari.
Eve de aldım tam 9 tane.Şimdi üçlü pakette çıkarmışlar.
"Browni Intense Çikolata Kaplı Krema Dolgulu Kek

Kendini mutlu etmek isteyenlerin vazgeçilmezi “ETİ Browni” ailesine yepyeni bir tat eklendi. Yüzde 40 çikolata içeren Yeni ETİ Browni Intense, aynı anda hem Browni hem de çikolata tutkunlarını mutlu edecek yepyeni bir lezzet sunuyor. Yumuşacık ıslak keki, yoğun çikolatası ve üstündeki çikolata kaplaması ile Yeni ETİ Browni Intense tarifi imkânsız bir şey!.."


Besin öğeleri (100 gramda)

Enerji(kcal) 465

Karbonhidrat(gr) 55.9


Protein(gr) 5

Yağ(gr) 25.8

Şeker(gr) 39.3

Lif(gr) 2.6

Sodyum(mg) 352

4 Mart 2010 Perşembe

ATIK YAĞLAR SULARIMIZI ÖLDÜRÜYOR


Sevgili Ayşegül'ün blogundan alıntıdır.Lütfen duyarlı olalım.Madem ki elimizden küçük de olsa bir katkı gelecek dünyamız için.Bence değerlendirelim.


Eren Güler / hurriyet.com.tr 21 Aralık 2009

Türkiye'nin sularının, akarsularının, göllerinin ve denizlerinin kurtarılması sizlerin elinde.

Hem de çok basit bir yöntemle... Hepimiz yemek yapmak ve kızartma yapmak için evmizde çeşit çeşit yağ kullanıyoruz. Ayçiçek yağı, zeytinyağı,mısırözü yağı, margarin vs... Peki bu yağları kullandıktan sonra ne yapıyoruz? Lavaboya döküyoruz değil mi...
TAM BİR KATLİAM
İşte doğa katliamı da tam bu noktada başlıyor. Lavabodan döktüğümüz her bir damla yağ ile Türkiye'nin geleceğini çalıyoruz ve zaten sınırlı olan su kaynaklarımızı katlediyoruz... Hem de ne katliam....Lavabodan döktüğümüz bir litre yağ tam 1 milyon litre suyu mahvediyor. Evet evet, 1 litreye 1 milyon litre... Fritözlerde kirlenen yağlar, kızartma yapıldıktan sonra tavalardan dökülen yağlar denizlerimizde, göllerimizde, akarsularımızda ve içme suyu kaynaklarımızda geri dönülmesi imkansız hasarlar yaratıyor.Bu yağlar suların üzerinde birikerek güneş ışıklarının aşağıya geçmesini önlüyor ve oksijeni keserek sudaki tüm dengeyi bozuyor. Hem sudaki canlı yaşamı bitiyor hem de sular hızla kirlenerek tüm işlevini yitimeye başlıyor. Uzmanların söylediğine göre bu kirlenme böyle devam ederse 30-40 yıl sonra Türkiye büyük bir su sorunu ile karşı karşıya kalacak.Bu atık yağ kabusunun ev tarafı bir yana bir de işyerleri tarafı var. Türkiye'deki binlerce gıda işletmesi, oteller,moteller, kamu kurumları , askeriye, dev yemek şirketleri, fast-food'çular, tatlıcılar... Maalesef bunların çok büyük bir bölümü de yağlarını oluk oluk lavabolardan aşağı döküyor. O yağlar lavabolardan döküldükçe Türkiye'nin geleceği ellerinden gidiyor, her taraf pisleniyor, kararıyor. Ve maalesef belki de çocuklarımızın içecek bir damla su için birbirine gireceği bir geleceğe gidiyoruz...
BU NUMARAYI BUZDOLABINIZIN ÜZERİNE YAPIŞTIRIN: 444 28 45
Mevcut durum bu kadar kötü maalesef. Peki değiştirmek için bişeyler yapabilir miyiz? Evet yapabiliriz. Her bir hane halkı, her bir küçük dükkan, her bir işletme bu gidişatı değiştirebilir. Yağları lavabodan dökmek yerine ufak bidonlarda biriktirebilirsek bütün işi çözebiliriz. Çünkü bu bidonları sizden ücretsiz olarak alacak kurumlar var Türkiye'de. Evinizde 5 litre biriktirin, açın bir telefon, gelip alsınlar. Bu kadar basit. İşyerleri için de ufak bir hatirlatma yapalım. Atık yağını vermek için sözleşme yapmamanın, yağları lavabodan dökmenin aslında büyük bir cezası var. Tam 73 bin lira. Bu ceza şimdiye kadar kesilmemiş ama sorunun ne kadar ciddi olduğunun farkına varan belediyeler yakında cezayı kesmeye başlayacaklar. Bizden uyarması, sürpriz bir ceza ile karşılaşmamak için elinizi çabuk tutun.
Yağ meselesi memleket meselesi

2 Mart 2010 Salı

HAYAT BİR TELAŞ AMA NİYE..

Dün bahsedecektim ama o kadar çabuk yazıyorum ki son günlerde.Ne yazacaktım, nasıl yazacaktım diye düşünemiyorum bile.Çok telaşlı yaşıyoruz hayatı.Ve tadını çıkaramıyoruz.Ama mecburuz işte.Başka türlü olmuyor.Sabahları bir telaş uyanıyorum, acele bir şekilde giyiniyorum.Çoğu zaman saçımı bile toplamadan atıyorum kendimi sokağa.Yaklaşık 15-20 dakika içinde evden çıkmamız gerekiyor.Bütün gece deliksiz bir uyku çekememek sabahları uyanamamama(Allah'ım ne zor bir kelime bu.Yaklaşık 5 dakika Figen'le tartıştık.O neden bu kelimeyi kullandığım konusunda söylendi.Ama benim kullanasım var ne yapayım) neden oluyor.Afyonumun patlaması da bir iki saati buluyor.Mümkünse o süre içinde kimse bana bulaşmasın.
Telaşla işe geliyoruz, telaşla işlerimizi yapıyoruz (çünkü bizim işlerimiz hep güncel ve acil), öğle aralarında işimiz varsa dışarda telaşla çıkıp, telaşla dönüyoruz ki işe geç kalmayalım.Akşam telaşla çıkıyoruz işten.Evde çoluk çocuk bizi bekliyor.Telaşla yemeğimizi yiyoruz ki bir şeyler yapmaya vakit kalsın.Telaşla yapacaklarımızı yapıyoruz çocukların uyku saati gecikmesin.
Telaşla yatıyoruz, telaşla kalkıyoruz nitekim.
Ama niye..Nedir bu acele..Nereye yetişmeye çalışıyoruz.Zaten gözümüzü açıp kapayıncaya kadar yaşlı birer insan olacağız ve ömrümüz ne zaman, nerede ve nasıl bitecek bilmiyoruz.Güzel güzel tadını çıkarsak hayatın..Ne yapmalı bunun için varsa bilen bana da söylesin.
Hep zamanın bu kadar hızlı akmasından şikayet ederim.Hiç bir şeye vakit bulamazken, hayatın tadı nasıl çıkar ki.Bunun için işimden mi ayrılmalıyım.Evde mi oturmalıyım..
Peki hayatın tadı nasıl çıkar.Bana göre-şimdi, şu anda ki düşüncem bu- deniz kenarında müstakil bir ev.her yeri bahçe ve bahçenin içinde bir sürü ağaç, sebze v.s.Bir hamak..Çocuklar kenarda çamurdan evler yapıyor.Ben almışım çayımı-kahvemi yudumluyorum, ama birden uyku bastırıyor.Dönüyorum sağıma kapıyorum gözlerimi.Ilık bir meltem esiyor..Denizde hafif dalga..O ses Allah'ım nasılda dinlendiriyor beni.Arada bir sinek konuyor e tabi karpuzu masada ağzı açık unutursam olacağı bu.Sineklerin vızıltısı sinir ediyor beni.Uykum kaçıyor.Allah kahretsin yaaa burada da rahat yok..Neyse kalkayım da bari işime devam edeyim.

1 Mart 2010 Pazartesi

ÇOK İŞİM VAR AMA....

Uzun süre ara vermek istemiyorum.Sonra hem benim hevesim kalmıyor hem de yazacaklarımı unutuyorum.Not almak gibi bir alışkanlığımda yok maalesef.
Efendim biz bu arada neler yaptık.Geçen hafta sonu tiyatroyo gittiğimizi, kustuğumuzu yazmıştım.
Ama kusarken ter içinde kaldığımızdan bahsetmedim tabi.Salı günü Karya'nın burnu akmaya başladı.Sonra kusmalarımız başladı.Hemen aynı gün peditusa başladık.Bir kaç gün sonra Damla'da da burun akıntısı ve kusma başladı.Ve halen burun akıntımız devam ediyor.
Haftasonu evdeydik.Cumartesi zaten yağmur vardı.Bizde ailecek uyuduk.Dünde pazar alışverişimizi yaptık ailecek.Kızlar pazarda gezmeye bayılıyor.Pazarda bir peynircimiz var bizim.Kızlara bir iki kere çeçil peynirinden ikram etmişlerdi.Şimdi kurulu bebek gibi peynirciyi görünce hemen yanına gidip peynirlerini istiyorlar.Biz pazarı dolaşırkende peynirlerini yiyorlar.Bazende amcalar meyve ikram ediyorlar bizim sıpalara.Güzel oluyor netekim kızlarla pazarda dolaşmak.Eğeleniyoruz, sohbet ediyoruz hava alıyoruz.Sonra evimize geliyoruz, sütümüzü içiyoruz ve hemen yatıyoruz.
Bizim oralar pek güzel bu aralar.Her yer papatyalarla dolu.Sani kar yağmış çimenlerin üstüne.O kadar güzel görünüyor ki.İnsana huzur veriyor.Huzur demişken aklıma geldi.
Benim yeni keşfettiğim bir şarkıcı Gökhan Türkmen.Ve Dön adlı şarkısını dinledim sadece.Ama sesi o kadar yumuşak ki.insana huzur veriyor.Son günlerde dinlediğim en iyi şarkı diyebilirim bana göre tabi.Birde Mustafa Ceceli hoşuma gidiyor.Güzel şarkıları var.
ordan burdan derken kitaplardan bahsetmemek olmaz.
İmprimatur şu an okuduğum kitap.Ama araya Başarılı çocuk nasıl yetiştirilir'i de (mahallenin en mutlu yumurcağı) sıkıştırdım.Bitmek üzere.Yumurcak-ça konuşun diyor ama benim Damla anlamıyor vallahi Yumurcak-ça yı. Devam edersem belki öğrenir.Ben azimliyim yumurcak-ça anlaşmaya.Güzel bir kitap beğendim.Bir de Akıllı Bebekler Akademisini arıyorum uzun zamandır.Tekrar basılacakmış sabirsızlıkla bekliyorum.HAber verecekler inşallah ABA grubu.
Ben kaçar.Saat 17,17 olmuş.Mesaim bitmiş.Evde kuzularım beni bekliyor..